H. Ahmet Çelik
Rusya, Ukrayna savaşının devam ettiği gergin günler yaşıyoruz. Atalarımız ‘’Ayıdan post Moskof’dan dost olmaz‘’ demişler. Ancak içinde bulunduğumuz ekonomik zorunluklar Ruslarla düşmanlık etmememizi gerektiriyor. Rus lider Ukrayna saldırısına stratejik bakarak Ukrayna’yı Rusların kurduğunu ve toprakların tarihi akışı içinde rus toprağı olduğunu varsayımına dayamaktadır. Kendi açısından milli bir duruş sergilemekte saldırısını tarihi müktesebata dayamakta. Biz de buradan hareketle yazımızda ‘ Milli Tarih Şuurunu’ konu edeceğiz.
Şuur Nedir?
Arapça bir kelime olan şuur; Türkçede bilinç- bilinçli -kendi varlığının farkında olan, insanın kendisini, çevresini ve milletini tanıma yeteneği olarak ifade edebiliriz.
Şuurlu ise; uyanık- bilgili -ileri görüşlü tedbirli anlamlarını taşır.
Milli Tarih şuuru ise; bir geçmişimiz olduğunu, bir geçmişten geldiğimizi bilmek, araştırıp öğrenmek idrakidir.
Milli Tarih Şuuru bir şekilde bilinmedikçe milli şuur oluşmaz.
Milli Şuur; Bir insanın mensup olduğu milletin bütün değerlerine sahip olma iradesidir. Bu irade milliyetçiliğin temelini oluşturur. Bu olşun ana kaynağı Türk tarihidir. Demek ki milliyetçiğin esasını teşkil eden milli tarihtir. Bütün milliyetçiler köklü bir tarihe ve geçmişe yaslanırlar. Tarih bizim hafızamızdır.
Tanpınar diyor ki; mazisiz bir hal düşünülebilir, fakat mazisiz bir gelecek tasavvuru imkansızdır.
Yahya Kemal’ de ; “ne harabiyim ne harabatiyim, kökü mazide olan atiyim” diyor.
Bizim öylesine muhteşem tarihimiz var ki. Üç kıta 7 iklimde, yüzlerce yıl süren hakimiyetimiz binlerce yıl süren geçmişimiz var. Dünya tarihçileri 16 yy.’lı Türk yüzyılı olarak kabul ediyorlar, ve yine diyorlarki ‘ Türkler olmasaydı, Dünya tarihi yazılmazdı.’
Milli tarihçilerimizden Prof.dr. Osman Turan “Türk Cihan Hâkimiyeti” mefkûresi adlı eserinde diyor ki; “Eğer tarih anlatılıp bir milli şuur ve güç kaynağı olmazsa, toprak altında kalmış çok değerli madenler gibi bir değer ifade etmez.”
Atatürk’te; ‘Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinden güç bulacaktır,’ diyor.
Rahmetli Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş de mlli şuur konusunda şunları ifade ediyor: “Türk milletinin yükselmesi ve tehlikelerden korunması, Türk milletini meydana getiren kişilerin teker teker milli şuur sahibi olmasına ve kalplerinin millet, vatan sevgisi ile çarpmasına bağlıdır. Milliyetçilik de bu şuurun hayata geçirilmesidir. Şüphesiz bu milliyetçilik, Türk milliyetçiliğidir.”
İşte Türkeş’i başbuğ yapan bu tanımı ve görüşleridir. Bugün bölücüler Türk kavramını etnik-ırki bir yapıya indirgeyerek marjinalleştirmek istiyor. Bunlar sıklıkla Türk yerine Türkiyecilik kavramını kullanıyorlar. Türkiye kelimesi devletimizin adıdır. Türk kelimesi milletimizin adıdır. “Bu millet yerine “Türk milleti” denilmelidir.
Mesela ben tabiatım itibariyle Türkiyeliyim. Soyum ve kültürüm itibariyle de Türküm. Ama eğer bir insan ben Türk değilim, kendimi Türk hissetmiyorum derse ona bizim bir diyeceğimiz olmaz. Fakat bu kimselere rahmetli Elçibey’in diyecekleri var: “Türklük Allah’ın insanlara verdiği bir şereftir. Allah’ın verdiği bu şerefi ısrarla reddedenlere, zorla şeref verecek halimiz yok.” Nihal Atsız’ı bir kere daha saygıyla analım. Ve şimdi de onun 2 Ocak 1948 yılında Kızılelma mecmuasında yayınlanan Milli Şuur konulu yazısından bir bölüm sunalım.
“Milli şuur, bir milletin duyması ve bilmesidir. Hem düşünceye, hem de duyguya dayanan milli şuur bir milletin manevi kuvvetlerindendir.
Bir milletin kalesini şu dört unsur oluşturur: 1- Ordu 2-Bağımsızlık 3-Din ve Dil ile 4-Milli şuur.
Milletlerin hayatlarını koruyan dört savunma hattının en mühim olanı ise milli şuurdur.
Bir millet ordusunu ve bağımsızlığını kaybedebilir ancak dilini ve dinini yaşıyorsa, koruyorsa o millet yaşıyor demektir. Buna rağmen dilini ve dinini de kaybederek yaşayamaz hale gelse bile, milli şuur sayesinde öze dönebilir. Milli şuur bir ışıktır, yurdu aydınlatır. İnsanda beyin ne ise, milletlerde de milli şuur odur.
H. Ahmet Çelik