Av. Mustafa Özkurt,
Tarih kitabı ve belgeleri okundukça, insan geçmiş hakkında bilgi sahibi olur. Basitçe tarih okumakla hikâye ve masal dinlemenin arasında aslında bir fark göremezsin. Ancak tarihle ilgili okuma yapıldığında onun şuuruna varılırsa önem kazanır. Merhum Mehmet Akif Ersoy Tarih tekerrürden ibarettir derler, oysaki tarih ibret alınsaydı tekerrür eder miydi? Tarihten ibret almak ancak onun şuuruna varmakla mümkündür. O zaman tarih tekerrür etmez. 1332 / 1406 yılları arasında yaşamış ünlü düşünür İbn-i Haldun “Geçmiş hâdiseler, gelecek olanlara, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.” Demekle geçmişte yaşanan bir olayın gelecekte de benzer biçimde yaşanabileceğini ifade etmek istemiştir. İşin özü aynı kalmakla, sadece karşımıza çıkmasının sunumu değişmektedir. Yani ambalajı değişmektedir. Farklı bir yaklaşımla; Politikacı yöneticiler toplumlara tarih ve tarih şuurunu öğretmeyin. Öğretirseniz onu yönetmekte daha açık bir ifadeyle gütmekte zorlanırsınız…! Ancak siyaset ve devlet adamları tarih bilgi ve şuurunu yeni yetişen nesillere doğru biçimde öğretirler. Zira tarih bilgi ve şuuruna sahip olanlar geçmişin muhasebesini yapma yeteneğini kazanırlar. Bu nedenle iyi ve kötüyü ve özellikle maksatları işin başında anlarlar. Tarih geçmişe açılan bir penceredir. Bu pencereden geleceğe ışık sızar.( MÖ.) *** Geçmişimiz, geleceğimizin ayak izlerinin gölgesidir. Işık kaynağını arkasına alan insanın ileri adım atacağında ayağını kaldırdığı anda onun gölgesini önünde görür. Bu nedenle doğru veya yanlış eylem ve kararlarımız atacağımız bu bir adım gibi ileride neyle karşılaşacağımızın habercisidir. Allah kulunun daha ayağını kaldırdığında nereye adım atacağını âlim sıfatıyla bilir. Ayağın kaldırılması şahsi irade, sonucu ise küllü iradedir. Çok tartışılan kader konusunda kaderi bazı mutasavvıflar bizim tercihlerimizin oluşturduğunu söylemişlerdir. Hayatta şans veya talih diye bir şey yoktur. Başımıza gelen her şey doğru veya yanlış tercihlerimizin soncudur. Tercihlerimiz oluşurken basiretli yâda basiretsiz davranırız. Burada gerçeğe doğruya ulaştırıcı olan irfan karşımıza çıkmaktadır. *** *Yazının girişinde hikâye ve masaldan bahsetmiştik. Şimdi masal gibi bir masala kulak verelim. Anadolu irfanında anlatılan her hikâye ve masal aslında kendisinden ders alınması gereken birer kıssalardır. Evvel zaman ve mekânda huzurlu bir ülke varmış. Bu ülkenin başındaki akıllı ve bilgili hükümdarı bir gece rüyasında kendisine biri seslenir. – Söyle bakalım sana gençlikte mi yoksa ihtiyarlıkta mı verelim. Hükümdar buna bir anlam veremez ve yatağından kalkıp biraz oturduktan sonra uyumaya devam eder. Takip eden ikinci gecede aynı rüyayı görür. Sonunda üçüncü gecede aynı rüyayı görünce sesin sahibine – Bana genç iken ver. İyiyi de kötüye de rahat sabrederim. Der. Sabahı uyku ile uyanıklık arasında geçirir. Sabah güneşin ilk ışıklarıyla uyandığında kendisini daha evvelce görmediği çöl gibi bir yerde yalın ayak, başıkabak bulur. Kızgın güneşin altıda bilmediği bir yöne yürümeye başlar. Güneş batacağı zaman koyun ve keçilerini otlatan bir çobana rastlar. Çoban onun bu haline acır, aç olduğunu tahmin ederek süt sağar ona ikram eder. Çoban ona burada ne aradığını ve kim olduğunu sorar. O da çobana filan ülkenin hükümdarı olduğunu ve buraya nasıl geldiği bilmediğini söyler. Bu cevabı alan Çoban vah zavallı çölde güneş başına vurduğu için aklını kaçırmış diye kendi kendine söylenirken ona daha çok acır. Çoban onu bir tepenin ardındaki vahada kurlu kıl çadırına götürür. Hükümdarımız burada yedi yıl çobanın yanında çalışır. Sonra ondan izin alarak bir bilinmez yöne doğru gider. Bu yolculukta kaşsısına büyükçe bir şehir çıkar. Kale kapısından şehre girince kendisini kalabalığın toplandığı bir meydanda bulur. Merak eder birine sorar. –Bizim hükümdar öldü. Çocuğu olmadığı için güvercin uçuracaklar. Kuş kimin başına konarsa o Hükümdarımız olacak der. Yetkililer kuşu sarayın balkonundan uçururlar. Kuş dolanır gelir bizim eski hükümdarın başına konar. Vezirler ve ileri gelenler bu üstü başı kir içinde, yıtıl pırtık elbiseli adama itiraz ederler. Kuşu bir daha uçururlar. Yine gelir onun başına konar. İtirazlar üzerine üçüncü ve son defa tekrar uçuralım diyerek kuşu uçururlar. Talih kuşu tekrar döner gelir eski hükümdarın başına konar. Böylece bizim eski hükümdar saltanatına tekrar kavuşur. Eşini ve çocuklarını araştırıp onları buldurup sarayına alır ve rahat yaşantılarına kavuşurlar. Masal bitti. Gelelim kıssaya; İnsan her türlü zorluğa genç iken göğüs gerebilir. Ancak yaşlanınca dayanma gücünü kaybeder. Gençliğin kıymetini bilip, disiplinli yaşayanlar yaşlandıklarında rahat ederler. Yaşlanınca da torunlarına tecrübelerini aktarırlar. Saygılarımla. 10.09.2023 Av Mustafa ÖZKURT