Av. Mustafa ÖZKURT
Anadolu Türklerin kadim yurtlarından olmasına karşılık, 1071 Malazgirt Savaşını müteakip kararlı vatan olmaya başlamıştır. Anadolu Türkler tarafından vatan edinilmeye başladığından bu güne içeriden ve dışarından candan aziz bildiğimiz vatanımız cebren ve bazen de hileyle daima saldırılara uğramıştır. Bu saldırılar çeşitli şekillerde halen devam etmektedir. Türk vatanına yapılan her saldırı Türkün ferasetiyle bu güne kadar atlatılmıştır. Sinsi ve açık tehlikelerle mücadelede bu güne kadar din önemli rol oynamıştır. Ancak son zamanlardaki ABD’nin bir projesi olan Türkiye’nin örtülü bir istila olan göç ve sığınmacı olayında, Müslüman Türkün temiz dini duyguları da sevgi, saygı, merhamet gibi değerleri istismar edilerek “ENSAR” masalıyla aleyhine tuzak kurulmaktadır. Türkiye’de bu gün itibariyle sayıları 10 milyonu aşan sığınmacı ve göz yumulan kaçaklar sosyal ve ekonomik problemlerin oluşmasında etkili olmaktadır. Her gün kafileler halinde İran ve Suriye sınırından ellerini kollarını sallayarak Türkiye’ye giriş yapmaktadırlar. Suriye’den gelen göçmenlerin ne kadarının Müslüman olduğu yetkililer tarafından açıklanmamakta ve hepsi bize “Din Kardeşi” olarak tanıtılıp, algı yaratılmaktadır. Oysa Suriye coğrafyasında Nusayri, Ermeni, Kildanı, Süryani, Nasrani ve Ezidiler ki bunlar gayrimüslim olup orada çoğunluğu teşkil etmektedir. Biz bunları tarihte Mekke’den Medine’ye göçmek zorunda bırakılan ilk Müslümanlarla karıştırıp onları “Ensar” olarak nasıl kabulleneceğiz. Benim saf İslam dinimi, bana karşı kullananlara biz bunu yutmadığımızı nasıl belli edeceğiz. Diyanet 01.09.2023 Cuma günü hutbelerde okunması ve Müslüman Türk Milletinin bu sinsi işgali sinesine çekmesi için “Ayrıştırıcı değil, birleştirici olalım. “Sakın incitme bir canı, yıkarsın arş-ı Rahmân’ı” hassasiyetiyle her insana, canlı cansız tüm mahlûkata sevgi ve şefkatle muamele edelim. Birlik ve beraberliğimizi, toplumsal barış ve huzurumuzu zedeleyecek her türlü söz, tutum ve davranışla topyekûn mücadele edelim. Unutmayalım ki, birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi koruduğumuz müddetçe aşamayacağımız hiçbir engel, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sıkıntı yoktur.” Hutbesini bütün camilerde okuttu. Emperyalist bir işgale dinimiz asla cevaz vermez. Takıyyüddin ibn Teymiyye Moğol istilasına nasıl direndiğini ve mücadele ettiğini İslami bilgiler eğitimi almış olanların bilmemesi mümkün mü.? İslamiyet bir güneş ise, Türk onun ziyası olmuştur. Benim saf dinimi, Türk Milleti aleyhine kullanmak ne kadar adil olabilir ve vicdanlara nasıl sığar. 2019 yılında Yunanistan’ın Kavala şehrinde, gittiğim lokantada yemek yiyen iki papaz, başımdaki kalpağı görünce bozuk Türkçesiyle bana laf atınca masalarına yaklaştım ve kısa bir tartışma yaşadık. Tartışmada papazlar bana Müslüman olduğum için değil, Türk olduğum için laf attıklarını konuşmamızdan anladım. Adamlar Ortodoks din adamı olmalarına rağmen Yunan Milliyetçisiydiler. Onlarla Türklük üzerine tartıştık. Ülkemdekinin aksine, Fransız, Yunan. İngiliz din adamları kendi milletlerinin milliyetçisi. Türkiye’nin sinsi istilası dini duygulara hitapla gözden kaçırılamaz. Azıcık tarih okuyanlar geçmişte Napolyon’un Mısır’ı işgalinde El_Ezher âlimleri vasıtasıyla Müslüman Mısırlıları nasıl kandırdığını bilir veya araştır. Sığınma, göçmen adına ne denirse densin Türkiye’nin sinsi istilası öncelikli güvenlik sorunumuzdur. Devletin asli görevi vatandaşlarına yol, su, elektrik getirmeden önce onun yakın ve gelecekte güvenliğini sağlamaktır. Güvenlik özgürlükten önde gelir. Güvenliği olmayanın hiçbir özgürlüğü olmaz. 02.09.2023 Av. Mustafa ÖZKURT Türk Dünya İnsan Hakları Hukuk Müşaviri