A.Kemal GÜL,
Zaman fiili gerçekliğini, evrendeki varlıkların hareketlerinin nispeti ile kazanır. İnsan hayatı açısından zamanın gerçekliği ise, daha pratik bir alt yapıya sahiptir. İnsan, içinde yaşadığı zaman sürecine yapıp etmeleri ile bir şekil vererek kendi hayatını ve olayları düzenler. Bu konuda aktif ve etkili olabildiği ölçüde zamanına hâkim olmuş demektir. Zamanın nesnesi olmakla öznesi olmak arasındaki fark burada yatar.*İnsanın ziyana uğraması, zamanı yönetmek yerine zaman tarafından yönetilmesi devamında ortaya çıkar. Zamanın yönettiği insan planlı bir hayat anlayışından yoksundur ve bu sebeple ‘’zaman dışı bir hayat’’ yaşar. Üretemez, üretemezliğin sermayesi haline gelir. Bu süreç içinde dakika ve saniyeler hızla tüketilirken kişi de’’tükenir’’ve ömür süresi bitmeden zaman tükenir, kişi yaşayan bir ölüye döner.*Zamana teslim olmanın en açık örneği onu ilahlaştırmaktır. Her şeyin öznesi olarak gördüğünüz zamanın elinde nesne durumuna düşerseniz kendinizi masum ve çaresiz hissedersiniz. Her şeyi ‘’zamana bırak’’irsiniz ve bundan hoşlanırsınız. Gerçekte bir kaçıştır bu, insanın kendi iradesinden ve haysiyetinden kaçıştır.*Bu anlamda değer üreten sistemleri de üretecek insanın kendisidir. Aslında mükemmel insan yoktur, insanın oluşturduğu mükemmel sistem içerisinde üreten mükemmelleşmiş insan vardır.*Demem o ki, ülkemizin içinde bulunduğu yaşaya gelen ekonomik dar boğazlardan, üretmeyen siyaset lakırdılarından, milletleşmenin önünü kesmekten bahisle değer üreten sistemlerin öznesini oluşturacak insanların önünü tıkamış siyasi yapılanmalara bilerek ya da bilmeyerek öncelik verişimizdendir.*Sistem bazında, kişiye odaklı ilkesiz siyaset bazında insanımızı durağanlığa, gerilemeye düşmekten koruyacak, maddi manevi her türlü yararlı işi üretecek, değer üretecek zamanı yöneten projelere imza atacak aydınlara, siyaset yapısına ne kadar da ihtiyacımız var.*Öncelikli görevimiz ”Türkiye’nin düşünen kafalarını milli değerler bazında büsbütün yeni bir imanla donatmak. Bütün millete taze bir maneviyat vermek” olmalıdır.*Demokratik sistemin özü, ortak aklın sistemleştirilerek kendini temsilen iktidara getirdiği temsilcilerine tanıdığı yetkilerin denetime açık olması esasına dayanır. Hukuk sisteminin üstünlüğüne dayanır. Kişi, topluma karşı ne kadar yetkili ise o kadar da sorumludur.*Gazi meclisimizin kuruluş gerekçelerinin unutturulmaya yönelik ortak aklın yerini tekil akla bırakacak garipliklerin tartışıldığı bir mekâna dönüştürüldüğü sefaleti seyreder durumdayız.A.Kemal GÜL(.Ocak.2024)