A.Kemal GÜL,
Yıl 1919 Ankara Atatürk ve arkadaşlarının yemeğe bile paraları kalmamıştı. Özel Kalem Müdürü Mazhar Müfit Kansu kürklü paltosunu satmıştı; satılabilecek bir o kalmıştı. Ancak birkaç gün idare ederdi. Bu arada Ankara Müftüsü içeri girer; Kansu eyvah der. Misafir ağırlayacak bir şey kalmamıştı; iki kesme şeker vardı; sigara bitmişti. Müftü Börekçizade Rıfat Efendi oturur; Paşa için ayırdığı iki şekere kıyamayan Özel kalem Müftüye: Zannedersem kahveni sade içersin der. Müftü kahve içmem sigara da içmem, der. Oysa Müftü hem kahve hem sigara içermiş. Müftü sıkıntılıdır. Mazhar Bey, paramız var diye müftüyü susturmuş; kasayı göstermiş. Kasada kırk sekiz kuruş vardı. Paltodan geriye kalan para okadardı. Müftü çepinden çıkardığı binikiyüz lirayı masanın üstüne koyar; karısı ve kendisi için ayırdığı cenaze parası idi.
Bu ülke Kuvayımilliyecinin sırtından çıkarıp sattığı paltosu ile ve yurtsever müftünün kefen parası ile kuruldu.
Şimdi bunu neden anlattım; belki bugünkü yöneticilerle kıyaslayıp vereceğiniz kararlara etkisi olur sanırım.
*
Özellikle Türk Milleti kavramını algılayamayan Bedevi Kültürüyle işlenmiş, beyinleri iğdiş edilmiş, örümcek kafalı, bilgisiz, kültürsüz, ucubeleri Müslüman diye adlandıran ve dini darlık içinde olan saf halk bilinçlendirilebilsin.
Bunun için olmazsa olmazımız: Türk Genci şu ya da bu cemaatlerin, tarikatların ibadet adı altında uyuşturucu tuzağına düşerek kendini kullandırmadan, çağımızın artık özgürlük, çeşitlilik, liberal demokrasi, hukuk güvenliği gibi değerler olmadan ‘’orta gelir tuzağını’’ aşamayacağı noktasında bilinçlenmelidir
*
Anayasamızın “Giriş” bölümü özetle şöyledir:
“Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman;
-Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda;
-Üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;
Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak;
-Kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı…
Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme;
-Maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla;
-“Yurtta sulh, cihanda sulh” arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğudur.’’
*
Bilinçli her Türk vatandaşı, demokrasiyi kavramış Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisini güçlendirecek vasıfları taşımalıdır.
Türk istikbalinin evladı unutulmasın ki;
Başbuğ Atatürk’ün inkılâpları da, gençliğe hitabesi de, Anayasa da rehberimizdir…
A.Kemal GÜL
( Şubat-2023 )