Prof. Dr. Mustafa E. ERKAL,
15 Temmuz 2024 Salı günü Hacettepe Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen “8. Yılında 15 Temmuz- Anma Paneli”ne katıldık. Bu anlamlı ve son derece faydalı toplantı dolayısıyla başta sayın Rektör Prof. Dr. Mehmet Cahit GÜRAN olmak üzere, Rektör Yardımcılarına, Senato Üyelerine, Enstitü Müdürlerine, Fakülte Dekanlarına ve Mehmet Akif Ersoy Salonunu dolduran tüm katılımcılara teşekkür ederiz. Toplantıda Sayın Prof. Dr. Mehmet Cahit GÜRAN ile Sayın Prof Dr. Ayten Sezer Arığ’ın Açış konuşmalarından sonra Prof. Dr. Neşe Özgen, Prof. Dr. Nevin GÜNGÖR ERGAN ve Dr. Öğr. Üyesi Bahadır Bumin ÖZARSLAN birer bildiri sunmuşlardır. 1967 yılında kurulmuş olan Hacettepe Üniversitemizin böyle millî hassasiyet sahibi olarak düzenlediği toplantıya katılmak bizim için büyük mutluluk olmuştur. Böyle anlamlı bir toplantıyı Türkiye’deki diğer üniversitelerimizin de düzenlemiş olduklarını tahmin ediyoruz.
15 Temmuz darbe teşebbüsü maalesef iyi yetiştirilmemiş, yeterince bilgilendirilmemiş bir grup asker, sivil ve bürokratın sözde malum müttefikimiz tarafından ülkesinin ve milletinin aleyhine kullanıldığı bir tarihtir. Bu hareket FETÖ adlı bir terör hareketinin eseri olmuştur. Sözde dost olarak bildiğimiz, üstelik NATO ortağı olduğumuz ABD’nin önderliğini yaptığı bu ayaklanma üzüntü ve nefretle karşılanmıştır. 15 Temmuz işgal ve istila hareketi Türk demokrasisinin sonlandırılmasını, millî birlik ve bütünlüğünün bozulmasını ve millî varlığımızın yıkılmasını hedef almıştır. 15 Temmuz olayı zihinlerde yerleşmiş bir travmanın sonucu olarak anılacaktır. Tarih boyu bağımsızlığına ve egemenliğine aşık Türk milleti her yaşta ve kesimdeki insanlarıyla tepki göstermiş, sokakları bayraklarla süsleyerek, tankların önüne çıkarak, hain ve alçakların bomba ve kurşunlarına göğsünü siper ederek gerçek düşmanlarımızın ve onların işbirlikçilerinin ümitlerini boşa çıkarmışlardır.
Dünya, III. Dünya Harbini tartışırken bütün bu tehlikelere karşı kamuoyunu ve gençlerimizi doğru aydınlatmayı bir görev saymalıyız. Herkes olup bitenleri doğru anlamalı, kısır siyasî kutuplaşmalar terkedilmelidir. Eğitim ve öğretim kültürel ve millî hedeflerimize dönük yapılmalı, yanlış ezberlerden kaçınılmalıdır. Türkiye’nin Sosyal Yapı Özellikleri dersi ve Türk Dünyasını tanıtan dersler müfredata konarak bu önemli ve hayatî konulardaki bilgisizlik engellenmelidir.
Yaşadığımız çağda Türkiye’nin millî bütünleşme ve birliğe ihtiyacı olduğu anlaşılmalı, bölücü, ötekileştirici ve etnik parsellere ayırıcı yanlışlardan, gereksiz ve yanlış sonuçlar doğuracak açılımlardan dönülmelidir. Teröre ve terör yanlılarına taviz verilerek millî birlik ve demokrasimiz zedelenmemelidir.
Allah tarafından insanlığa gönderilmiş olan en son ve en mütekamil hak din İslam’dır. Cuma hutbelerinde imam efendinin minbere çıkarak belirttiği bu ifadeyi bir ara yok farz ederek okumayanlar, okutmayanlar bunu dinlerarası diyaloğa aykırı bulanların dindarlığı nerede kalır? Ayasofya’nın kubbesinin üstüne üç dini de eşit ifade edecek sembollerin konmasını isteyenler ne tip Müslüman olabilir?
Belçika ve diğer bazı ülkelerdeki camilerde ezanı değiştirip “Muhammed’ün Resulullah”ı çıkaranlar maalesef vatanımızın istila ve darbe ile karşılaşmasına alet olanlardır. Eğer son yıllarda değerini daha iyi fark ettiğimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milleti ile birlikte çok zor şart ve engellere rağmen, Millî Mücadele gerçekleşmemiş olsaydı acaba Anadolu’nun hali nasıl olabilirdi? Atina’da cami açmayı engelleyenler acaba Anadolu’da yeni camiler mi kurarlardı, yoksa mevcutları tamir mi ederlerdi? Millî Mücadele aslında Türk’ün zaferinin sonucu olarak İslam’ın da yükselişidir.
Anadolu’da dar’ül harb’in dar’ül İslam’a çevrilmesi böyle gerçekleşmiştir. Her üç dinle de dindar olarak cennete gidilebileceğini ileri sürenler İslam’a ne ölçüde bağlıdırlar? Eğer Türk milletinde iman kuvveti ve millî şuurun desteklediği millî direnç olmasaydı işgalciler Irak’ta olduğu gibi benimsenip elleri öpülerek mi karşılanırlardı?
Sonuç olarak, aziz şehitlerimize ve gazilerimize çok şey borçlu olduğumuzun bilincindeyiz. Bu işgal ve istila olayında canlarını vatan için seve seve feda ederek vatanın ve milletin parçalanmasını, Sevr Anlaşması’nın uygulamaya konmasını önleyen asker, sivil aziz şehitlerimizi 8. Yılda saygı ve rahmetle anarız.
Bu acı ve düşündürücü olayın genç nesillerimize ders olmasını dileriz. Gazilerimize de Alah’tan sağlıklı ömür diler, onlara saygı ve şükranlarımızı sunarız.