1. Aydınlar Ocakları 53. Büyük Şurası, 10–12 Ekim 2025 tarihleri arasında İstanbul’da Aydınlar Ocağı Genel Merkezi’nin ev sahipliğinde yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunun 102. yılında düzenlediğimiz 53. Büyük Şuramız; bekamızı, millî kimliğimizi ve üniter yapımızı hedef alan iç ve dış tehditlerin bulunduğu; Suriye’nin yeniden yapılandırılmasının tartışıldığı; Filistin ve Gazze’de ABD’nin desteğinde İsrail’in yaptığı soykırımın dünyanın gözü önünde devam ettiği böyle bir süreçte gerçekleştirilmiştir.
2. 2025 yılı, geçmiş yıllarda olduğu gibi, dünyanın çivisinin çıktığı; ülke sınırlarının delindiği; sınırların rahatlıkla ABD ve İsrail lehine değiştirildiği; toprak işgalinin sıradanlaştığı; milletlerarası hukukun rafa kaldırıldığı; etnik temizlemenin zirveye çıktığı; Gazzelilerin zorla göç ettirildiği, aç, açık ve ilaçsız bırakıldığı; vicdanlı insanların ekranlarda çoluk çocuk cesetlerini görmekten insan olduklarından utandıkları bir dünya ile karşı karşıya olduğumuz bir yıldır. Çok ümit beslenen milletlerarası kuruluşlar felç olmuş, gülünç duruma düşürülmüştür. Gazze şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.
3. Türkiye’nin millî devlet ve üniter yapıdan koparılarak çokkültürlülük tuzağına düşürülmemesi için her araç en iyi şekilde kullanılmalı ve Türk toplumu güçlü bir aydınlatmaya yöneltilmelidir. Çokkültürlülük, demokrasinin “çok sesliliği” değildir. Çokkültürlülük, bir devletin, zorlamalı veya zorlamasız, vatandaşlarını ve farklı etnik grupları birbirine karşı hukuki ve siyasî anlamda ötekileştirmesidir. Çokuluslu şirketlerin ideolojisi küreselleşmedir. Küreselleşmenin ideolojisi de çokkültürlülüktür. Bu çalışmalar, millî mutabakatların geliştirilmesinde öncü olmalıdır.
4. Değerli madenlerimiz korunmalı, kıymetleri bilinmeli, çeşitli yollarla yabancılara devredilmemelidir. Unutulmamalıdır ki bunların işlenip ihracı ülkeye tahmin edilemez faydalar sağlayacaktır. Maden çıkarmak için taşı toprağı kazmak yerine tespitler yapılmalı; tarım alanları tarım yapılamaz hâle sokulmamalıdır. Eski maden alanlarının güneş enerjisine dönüştürülmesi isabetli bir değişimdir.
5. Türkçeye saygıdan habersiz bazı çevrelerin yer ve kuruluş adlarını yabancılaştırması belediyelerce önlenmelidir. Çığırından çıkan bu durum, kelime ve hece birleştirilmesinden yabancı dilde kelime türetilmeye kadar varmıştır. İsim ve kelime uydurulmasından vazgeçilmelidir.
6. Batı’dan bazı siyasetçilerin destek beklemesi, koruma arama işi çok itibar kırıcı olmaktadır. Özellikle tecrübesiz bazı siyasiler, itibar kırıcı bu yanlışlardan uzaklaşmalıdır.
7. Nüfus artış hızını yükseltebilmek, gelir dağılımını iyileştirmekten geçmektedir. Geliri azalan ve satın alma gücü perişan olan bir kimsenin ne evliliği ne de çocuk sahibi olmayı düşünecek hâli vardır. Çocuk bakımı da imkânsızlıklarla doludur. Çocuk sahipleri korunmalıdır. Devletin aldığı son tedbirler ümit vericidir ve artarak sürdürülmelidir. Kadının eğitim ve istihdamda yer alması, kadını aileden nispeten uzaklaştırmaktadır. Çalışan kadınlara mantıklı bazı imkânlar sağlanabilir. Aile gerçeğine Batı’da yönelim varken Türkiye’de tersine aile yıpratılmaya çalışılmaktadır. Nüfus artış hızındaki düşüş, 1960’lardan itibaren maalesef fark edilememiş; iç ve dış yönlendirmelerle ve nüfus planlaması ile bugünkü sonuca varılmıştır.
8. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre, Türkiye’de 2008 yılında 4 kişi olan ortalama hane halkı büyüklüğü 2024 yılında 3 kişiye düşmüştür. Aynı araştırma sonuçlarına göre, 2016 yılında %14AYDINLAR OCAKLARI 53. BÜYÜK ŞURASI SONUÇ BİLDİRİSİ,9 olan yalnız yaşama, tek kişilik hane halklarının oranı 2024 yılında %20’ye ulaşmıştır. Yaklaşık her 4 haneden birinde en az bir yaşlı fert bulunmaktadır. 25–29 yaş aralığında hiç evlenmemiş olup ebeveynleriyle yaşayanların oranı toplamda %72,6’dır. Bu oranın %44,8’i erkek, %27,9’u ise kadındır. (TÜİK, İstatistiklerle Aile, 2024)
9. Millî Eğitim ve Sağlık sektörleri, aşırı ticarileşme yanlışından kurtarılmalıdır. Hastanesi olmayan özel tıp fakülteleri ve tıp eğitiminin sorunları ciddiyetle ele alınmalıdır. Maddî sebeplerle okul terkleri, işsizlik nedeniyle yükseköğretimden vazgeçme ve sağlık kuruluşlarının ekonomik tercihi göz ardı edilmemelidir.
10. Çocuklarımızın tabletten kitaba dönüşü kolay olmamaktadır. Bu konuda gerekli tedbirleri alan ülkeler örnek alınmalı; ailelere de görev düştüğü unutulmamalıdır. Çocuklarımız yetenekli oldukları alanda öğretim görememekte; test çözme kaygısıyla kendini gerçekleştirebilen, sağlıklı, uyumlu, iyi insanlar ve iyi vatandaşlar olarak yetiştirilememektedir. Şiddet, akran zorbalığı ve suça sürüklenme artmaktadır. Ömer Seyfettin, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Reşat Nuri Güntekin gibi Türk edebiyatımızın klasikleri, Millî Eğitim sürecinde çocuklarımıza okutulmalıdır. Bunlar çocuklara rol modeli olmalıdır. Sevgi, saygı, merhamet, dürüstlük, vefakârlık, kadirşinaslık, hoşgörü, adalet ve uzlaşma gibi sosyokültürel yapımızda, dokumuzda bulunan yaşanmış değerler Millî Eğitim müfredatımızda yer almalıdır. Devlet okulları eski değerine ve yüksek statüsüne kavuşturulmalıdır. Öğretmenlik son derece değerlidir; rol modeli olabilen öğretmenlere ihtiyaç vardır. İdealist kişilikler yetiştirilmelidir. Medya, rant kaygısıyla siyasî konulara odaklanmıştır. İktidar veya muhalefet yanlısı olarak çalışmaktadır. İnsanlar çatıştırılmaya çalışılmaktadır. Oysa siyasetin dışında eğitim, sağlık, güvenlik ve uluslararası ilişkilerde çok önemli meselelerle karşı karşıyayız. Ayrıca “izleniyor” diye şiddet ve anormal davranışlar, istisnalar oynatılıp haber konusu yapılmamalıdır.
11. Vatandaşın zeytin ve zeytinyağı üretimiyle uğraşılmamalı; bunların ithalatı teşvik edilmemeli; ileride doğacak sorunlar engellenmelidir.
12. Çevre ve iklim değişikliği hesap edilmelidir ve bu bağlamda faydalı işler yapılmalıdır. “Sıfır atık” gibi önemli çalışmanın takibi ve daha bilimsel yapılması gerekir. Aynı şekilde tıbbi atıklar konusunda da yeni düzenlemeye ihtiyaç vardır. Önemli bir değişme olarak günümüzde şehirliler köye taşınırken, tarımda şehirlilerde daha fazla kendine yer bulmaya başlamıştır. Kötü kullanım dolayısıyla yeraltı sularının çekilmesi susuzluğu artırmaktadır. Özellikle Trakya’da yeraltı suları hesapsız kullanılmamalı; suya arıtma yapılmalıdır. Tarımda vahşi sulama engellenmelidir. Gıda temini ve güvenliği tehlikededir. Bundan dolayı tarım ihmal edilmemeli ve tarıma destek artırılmalıdır. 2000’lerde çıkarılan yeni tohum yasası bir kırılma noktası olmuştur. Millî tarım ve millî tohum projesine destek artırılarak devam etmelidir.
13. Lozan Antlaşması’na karşı yapılan düşmanlık, tekrar Sevr Antlaşması’na dönüş yolunu bir bakıma kabul etmektir.
14. Kentsel dönüşüm rayından çıkarılmamalı; tek barınağı olan evi elinden çıkan ve yıkılan vatandaş senelerce ortada kalmamalı, akrabasına veya bir yakınına sığıntı olmamalı; bir takım kurulların insafına terk edilmemelidir.
15. Eğitimde birçok alanda ortaya çıkan kalite düşüşünü engellemek için fertleri kendi kendilerini geliştirmeye dönük yönlendirmeler ve tedbirler alınmalıdır. Kapalı olan öğretmen okulları açılmalıdır.
16. Kuzeye doğru tırmanan, Gazze’ye tanklarını sokan katil ve soykırımcı İsrail, bölgede ABD’ye dayanarak savaş arar hâldedir. ABD’nin BM’de ateşkesin kabul edilmemesi için verdiği oy da bu cinayet şebekesini tahrik etmektedir. Ortadoğu, yeni bir savaş alanı olmaktan kurtarılmak için diplomasiye önem verilmelidir. İnsan olanların yüzünü karartan katliam utanç kaynağıdır. Bu konuda tedbir alması ve uygulaması gereken milletlerarası kuruluşlar da ABD müdahaleleri sayesinde gülünç duruma düşmüştür. Katil ve soykırımcılar yargılanmalı; insanlık bu büyük ayıptan kurtarılmalıdır.
17. Ortadoğu’da menfaatleri icabı ittifak kuran ABD, Yunanistan ve İsrail bazılarına ders olmalı; Türkiye’de yıllardır toplumu rahatsız eden kısır siyasî çekişmelerin yerine ülke yararına ittifaklar kurulmalıdır.
18. BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail savunucusu ABD’nin ateşkes kararını veto etmesi, Ortadoğu’yu ileride bir savaş alanı hâline getirebilir. Bu bakımdan Türkiye düşmanlarının ilk hedefi KKTC olabilir. Bu konuda gerekli her türlü tedbir acilen alınmalıdır. İsrail’in Rum kesimine silah sevki devam etmektedir.
19. Türkiye’ye karşı yapılmak istenen, Anadolu’da, Balkanlar’da, Orta Asya’da ve Kafkaslar’da coğrafyaya damgasını vuran ve egemen kültür olan Türk kültür ve medeniyetini silmektir. Türk’ün Anadolu’da egemen oluşu ne 1923 Cumhuriyet’in ilânı iledir ne de 1071 Malazgirt ile başlar; onlardan önce de Anadolu’da Uz, Peçenek ve Kıpçak Türkleri vardı.
20. Ahlak anlayışındaki sapmalar ve sorunlar, fertlerde birbirine tepkici giyimler doğurmaktadır. Sanki insanlar apayrı ülkelerin vatandaşları konumuna girmektedir. Birçok ülkede moda olmayan giyimler Türkiye’de öne çıkarılmakta ve aile içi/dışı sorunlar yaratılmaktadır.
21. ABD Büyükelçisi Barrack’ın dengesiz tutumu ve çelişkili beyanları rahatsızlık yaratmıştır. Filistin’in birçok ülke tarafından tanınması kendisini ve emrinde çalıştıklarını rahatsız etmiştir. “İki devletlilik hâli bir şey ifade etmez”, “Sizin nasıl yaşayacağınıza biz karar veririz” şeklindeki beyanlar saygısızlığın alasını teşkil etmektedir. Her şeye burnunu sokan, üstelik Suriye’den de sorumlu olan bu zat, aslında Suriye’yi bölmek isteyen grup ve örgütlere “akıllı davranın, biz sizin şimdilik özerk bölge ve devletçik kurmanıza evet demedik” mesajı vermektedir. Bu zat, Filistin’deki utanç verici İsrail katliamları karşısında adeta alay etmekte ve soykırımı küçümsemektedir. Bu kişinin geldiği yere postalanması ve “istenmeyen adam” sayılması çok isabetli olacaktır. Suriye’de PKK’nın uzantısı YPG, özerklik peşindedir.
22. Doğu Akdeniz’de Mısır ile Türkiye’yi yaklaştırmak ve dostluğu artırma tatbikatı yapmak çok isabetli olmuştur. Doğu Akdeniz’de yeni bir denge arayışı her iki ülke için de gereklidir. Türkiye’nin ve Mısır’ın hakları tabii ki korunmalıdır. Onun bunun hakkını gasp etmek, Türkiye’nin politikası hiç olmamıştır.
23. Suriye’de Türkiye’ye ve Suriye’ye karşı ABD ve kanlı ortağı İsrail, PKK kalıntısı YPG’yi çatışmaya hazırlamaktadır. Türkiye soykırıma karşı çıktıkça İsrail, Suriye ve Kıbrıs’ı karıştırmaya çalışmaktadır. Sanki Büyükelçi Barrack bunun için Türkiye’ye gönderilmiştir. Ortadoğu savaşsız bırakılmamaya çalışılmaktadır. Sanki Rusya–Ukrayna savaşı bitirilip sıra Türkiye’nin, İsrail ve patronu ABD ile çatışmasına mı getirilecektir? İsrail, PKK ve Rum kartını oynamaktadır. Terör ve savaş sever işgalci ABD yeni maceralar peşindedir. Bu ülkeler bugünkü politikalarını uyguladıkları sürece dünya barış ve huzurdan çok uzak olacaktır.
24. Devlet bankalarının yönetimi emekli siyasilere değil; uzman iktisatçılara emanet edilmelidir. Bu ciddi konuda liyakat esastır.
25. Sivil itaatsizliği bir çözüm ve haklı bir tepki aracı olarak görmek son derece yanlıştır. Siyasilerin görevi çatıştırma ortamı oluşturmak olmamalıdır. Eğer yanlış varsa, yanlış yanlışla çözülemez.
26. Millî eğitimin değişik kademelerinde gençlere “Türkiye’nin etnik yapısı” ve “Türk Dünyası” dersleri mutlaka verilmeli; gençler ve yetişkinler bilgisizliğe mahkûm edilmemelidir.
27. Türk Milleti, tekleşmeye, milliyetsizliğe, din dışılığa, cinsiyetsizleştirilmeye teşvik edildiği karışık bir dönemi yaşamaktadır. Bazı siyasiler bunlardan sanki habersiz gibi davranmaktadırlar. LGBT, bazı ülkelerde olduğu gibi bizde de kapatılmalıdır.
28. Uyuşturucu ile mücadele hızlandırılmalı, telefon aracılığıyla online kumara sevk yolu kapatılmalıdır. Kapatılanların bir süre sonra yeniden açılması da anlaşılamamaktadır. Bu alanlarda cezalar artırılmalıdır.
29. Yapay zekâ artı ve eksileriyle beraber düşünülmelidir. Farklı kültürlerin aynı değerleri olmadığı göz önünde tutulmalıdır. Tutulmaması, ABD’de olduğu gibi, intihar ve benzerlerini tetiklemektedir.
30. Saçma sapan gerekçelerle Andımız’ın okullarda okutulmasından vazgeçilemez. Mahkeme kararları da bunu gerektirmektedir.
31. Türk kimliği tekçilik değil; belirli bir kültürü yaşayanların ortak kılınmasıdır. Birleştirilmeden rahatsız olanların niyeti de toplumun dağılmasıdır.
32. “Türk” yerine “Türkiyeli”; bir kültürel kimlik olmayıp coğrafî özellik taşır. Sonuçta bu, bir hafızanın silinmesidir. Türk’ün kendi kendini yok sayma yanlışıdır. Emperyalist emelleri heveslendirmektir.
33. Yabancı dillerden bozma ve hece birleştirme yoluyla anlamsız sözde isimler çocuklarımıza ve işyerlerine verilmemelidir.
34. 1982 Anayasası, yapılan değişikliklerle 12 Eylül ve Evren Anayasası olmaktan çoktan çıkmıştır. %93 rey alan anayasa, halkın anayasasıdır. 1982 Anayasası bir dayatma ise; bugün yapılması düşünülen de iç ve dış dayatma, millî ve üniter devleti tahrip etme; etnik taassuba teslim olmuş, terör baskısı sonucu çokkültürlülük tuzağına düşürülmüş bir anayasa çabasıdır. Anayasa ile oynanmamalıdır; o bir oyuncak değildir. TC’ye vatandaşlık ile bağlı olanları kucaklama, bütünleştirme, ayrıma tabi tutmama; mensubiyet şuuru hissedenleri “sen bizden değilsin” yaklaşımıyla dışlamak mı gerekir? Etnik veya mezhebe göre insanları birbirine soğutma ve dışlama mı tercih edilmeliydi? 66. madde birtakım kısıtlamalar mı getirmeliydi? Biyolojik esaslar mı ele alınmalıydı? Millî Mücadele’yi yapan ve Cumhuriyet’in kurucu iradesine bağlı olma, Türk Milleti gerçeğini de benimsemektir. “Bu millet” ifadesi isimsizliktir.
35. Dinî kılıf altında tamamen siyasî ve işgal amacı taşıyan Ruhban Okulu’nun açılması; Atina’da veya başka bir yerde açılacak bir caminin karşılığı olamaz. Konu uzmanlarınca ele alınmalı ve daha sonra karar verilmelidir. Aksi bir durum ülkemize yeni sorunlar yaratabilir.
36. İnsan kanı akıtmaktan mutlu olan, soykırımcı ve artık dışlanmaya başlanan; Kolombiya ve Arjantin’e gidiş için vize verilmeyen Netanyahu’ya suçları kabul ettirilmelidir. Önce ABD, iki ayrı devletin varlığını kabul etmelidir. Gazzeliler, yıkık da olsa evlerine dönmeli ve göçe kesinlikle zorlanmamalıdır. Katil İsrail, milletlerarası sportif ilişkilerden men edilmelidir. BM’de boş koltuklara konuşan soykırım başının orada işi olmamalıydı.
37. Başarılı ve düşmanlarımızı rahatsız eden savunma sanayiindeki tesislerimizin ve değerli personelimizin güvenliği en üst seviyeye çıkarılmalıdır. Bu konuda uçak kazası dâhil verdiğimiz şehitler unutulmamalıdır.
38. Türk Dil Kurumumuz faaliyetlerini çoğaltmalı ve çeşitlendirmelidir. Türk Dünyası’nın ve Anadolu Türklüğünün dil özelliklerini ele almalıdır. Benzeri kuruluşlar da Türk Dünyası’nı tanıtıcı yayınlar ve Türk Dünyası’na Türkiye’yi tanıtıcı yayınlar yapmalı ve çoğaltmalıdır.
39. KKTC’de vatan toprakları Rum’a ve İsraillilere satılık değildir. Rusya Yahudileri ve diğer Yahudiler tarafından satın alınan topraklar, İsrailli Yahudilere devredilmektedir. Yabancılara toprak satışı durdurulmalıdır. Yahudiler ve yabancıların aldıkları topraklar gerektiğinde kamulaştırılmalıdır. Maraş, yerleşime ve yatırıma açılmalıdır. Maraş, asıl sahibi olan Vakıflar İdaresi’ne devredilerek yönetilmelidir. Türkiye ve KKTC arasında savunma iş birliği anlaşması yapılabilir. TC–KKTC arasında Monaco–Fransa örneği kullanılabilir. İsrailli Yahudiler vatandaş yapılmamalıdır. Rumlara Taşınmaz Mal Komisyonu üzerinden yüklü tazminat ödenmesi tekrar ele alınmalıdır. Rahmetli ve büyük devlet adamı Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın politikası sürdürülmelidir. KKTC’de ileride yeni bir Filistin ve Gazze tehlikesine fırsat verilmemelidir. Kıbrıs sorunu, 1974 Barış Harekâtı ile çözülmüştür. Rumlarla federasyon, konfederasyon, birleşik Kıbrıs oyunlarına gelinmemelidir. Tek yanlı BM gözetiminde yapılan görüşmelere kesinlikle son verilmeli; iki devletli bir anlaşma politikası asla sulandırılmamalıdır. KKTC’nin “egemen eşitlik” statüsü BMGK tarafından tescil edilmeden Rumlarla hiçbir görüşme yapılmamalıdır. KKTC’de deniz üssü yapımı tamamlanmalıdır. Özerk devlet anlaşması yapılabilir. Her bir Kıbrıs Türkü, rahmetli Rauf Denktaş gibi şuurlu olmalı, geleceği de düşünmelidir. Filistinliler de topraklarını satmışlardı; sonuç ortadadır.
40. Askerî hastanelerin kapatılması, uzman askerî hekimlere olan ihtiyacı artırmıştır. Ya tekrar açılmalı ya da mevcut devlet hastanelerinde askerler için ek bölüm oluşturulmalıdır.
41. Trump’ın hazırladığı sözleşmenin, ortağı Netanyahu’nun onayı ile hazırlandığı anlaşılmaktadır. Belirsizliklerle dolu olan sözleşmede maalesef iki devletli yapıdan hiç bahsedilmemektedir. Metinde vatanlarını savunan Filistinliler suçlanmaktadır. Yetmiş bin civarında sivili katletmiş; binaları, hastaneleri, camileri, kiliseleri, okulları; sivilleri, çocukları ve hamile kadınları sanki İsrail bombalamamıştır. ABD ve Trump’ın günahı çok büyüktür. Sözleşmede utanmadan İsrail savunulmaktadır.
42. Millî Eğitim’de müfredatlar, TC’nin kuruluş felsefesi göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır. Eğitimde paralel yapıya izin verilmemeli; okullara öğretmen ve yönetici atamaları, mülakat sistemi kaldırılarak liyakat ve ehliyete göre yapılmalıdır. Okullar “nitelikli–niteliksiz” ve “proje okulu” gibi ayrıma tabi tutulmamalıdır. Proje okullarına öğretmen atamaları bakanlıktan alınarak valiliklere verilmelidir.
43. Türk Milleti’nin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde elde ettiği zafer, egemenliğin bazılarına paylaştırılması için yapılmış bir şey değildir. Millî bağımsızlık ve egemenlik hakkı en önemli dayanağımızdır. Tarih boyu hiç kimseyi zorla vatandaş da yapmadık.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE
.—Aydınlar Ocağı Genel Merkezi, Adana Aydınlar Ocağı, Amasya Aydınlar Ocağı, Anadolu Aydınlar Ocağı, Ankara Aydınlar Ocağı, Antalya Aydınlar Ocağı, Avrupa Aydınlar Ocağı, Balıkesir Aydınlar Ocağı, Bursa Aydınlar Ocağı, Çanakkale Aydınlar Ocağı, Çorum Aydınlar Ocağı, Giresun 19 Eylül Aydınlar Ocağı, Harput Aydınlar Ocağı, Iğdır Aydınlar Ocağı, Isparta Aydınlar Ocağı, İnegöl Aydınlar Ocağı, Kocaeli Aydınlar Ocağı, Malatya Aydınlar Ocağı, Manisa Aydınlar Ocağı, Ordu Aydınlar Ocağı, Sakarya Aydınlar Ocağı, Samsun Aydınlar Ocağı, Sinop Aydınlar Ocağı, Sivas Aydınlar Ocağı, Tekirdağ Aydınlar Ocağı, Trabzon Aydınlar Ocağı, Azerbaycan Aydınlar Ocağı, Kosova Aydınlar Ocağı.














































10-11-12 Ekim 2025 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirilen Aydınlar Ocağının 53.Büyük Şura’sı Aydınlar Ocağının nezih ve fevkalede bilgili yetişmiş aydın üyelerinin katılımıyla olmuştur.Bu güzide kurultayın gerçekleşmesinde,başta Genel Başkanımız Sayın Prof.Dr.Mustafa E.ERKAL Hocamız ve Genel Sekreterimiz Sayın Mimar Süleyman ULUOCAK olmak üzere,emeği geçen herkese teşekkür ediyor,saygılarımı sunuyorum.
53.Büyük Şura’nın 43 Maddeden oluşan,Türkiye’nin iç ve dış meseleleri ile Dünya ve Türk Dünyasının sorunlarına değinen sonuş bildirgesinin 7.maddesinde yer alan ”Kadının eğitim ve istihdamda yer alması,kadını aileden nispeten uzaklaştırmktdır.” ifadesi 7.maddenin metin bütünlüğüne aykırı şekilde yer almış olup;Maksadı aşan yeriz ve kesinlikle madde içerisinden kaldırılması gereken cümleler olmuştur.
Tüzüğünde, Türk Milliyetçiliğini,Türk Kültür ve Töresini savunan Aydınlar Ocağının böyle bir anlayışta olmayarak,53 Büyük Şura, Sonuç Bildirgesinin 7.maddesi içerisinde yer alan bu ifadelerin çıkarılarak ve silineceği kanaatiyle yanlışlıkla yazıldığını düşünüyorum.
Erol ŞAHİNGİL
Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği
Temsilcilikler Başdanışmanı