Naim Babüroğlu
Türkiye, 6 Şubat 2023’te sabaha karşı, diğeri öğle saatlerinde Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli iki ayrı şiddetli depremle uyandı.
Bu iki deprem, büyük bir yıkıma neden oldu. 11 il ve yaklaşık 15 milyon insan etkilendi.
***
44 yıl önce, 1979’da Sovyetlerin Afganistan’a müdahalesinin ardından, Pakistan 4,5 milyona yakın Afgan sığınmacıyı kabul etti.
Afganistan’dan kabul ettiği sığınmacılardan ortaya çıkan radikal gruplar, Pakistan’da etkili bir güce ulaştı ve ülkede şeriat istemeye başladı. Afganistan’da savaşmak üzere eğittiği bu unsurlar, Pakistan’ı derin bölünmelerin yaşandığı bir ülke konumuna getirdi. Pakistan toplumu ve medyası radikalleşti. Siyasi İslamcılık, Pakistan ordusunda ve diğer devlet kurumlarında yaygınlaştı. 1980’lerde Hindistan’la yarışan nükleer güç sahibi Pakistan, bir daha istikrar yüzü göremedi.
Pakistanlı mülteci uzmanı Cavit Sıddıki, ülkedeki mülteciler tarafından organize edilen suçlar ve terör faaliyetleri nedeniyle, sosyal hayatın tehdit altına girdiğini belirtiyor. Sıddıki, mültecilerin Pakistan’da sosyal hayatı zedelediğinin tam olarak farkına varılmasının 30 yıl sürdüğünü söyledi.(1) Ama iş işten geçmişti.
***
Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı, 9 Ocak 2023 tarihi itibarıyla, resmî rakamlara göre toplam 3 milyon 535 bin 898 kişi.(2) Ancak, gayriresmî sayının daha fazla olduğu söyleniyor. En fazla Suriyeli, sırasıyla İstanbul, Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay, Adana ve Mersin’de bulunuyor. Kilis’te yerli nüfusa yakın Suriyeli var.(3) Dikkat edilirse, en fazla Suriyeli sınır kentlerinde. Hatay’da resmî Suriyeli sayısı 356 bin 361(4). Fakat, Hatay’da daha fazla Suriyeli olduğu söyleniyor. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, 18 Nisan 2022 tarihinde, bir televizyon programında Hatay’daki Suriyeli sayısına ilişkin yaptığı açıklamada, “Sadece Reyhanlı’da (Hatay’ın ilçesi) en son açıklanan Türk nüfusu 98 bin 500, Suriyeli nüfus ise 131 bin civarında” dedi.(5)
***
Suriye’yi parçalayan ABD ve onu destekleyen zengin Avrupa ülkeleri, sığınmacı kabulü konusunda Türkiye gibi yapmadılar. Kişi başına düşen millî gelirleri 40-60 bin dolar civarında olmasına rağmen, çok daha az sayıda Suriyeliyi barındırıyorlar. Sığınmacıları da seçerek aldılar. Yaklaşık olarak Almanya 530 bin, İsveç 130 bin, Avusturya 50 bin, Kanada 54 bin, ABD 33 bin Suriyeli sığınmacı kabul etmiş. Çünkü, göçmenlerin toplumun sosyal yapısına ve güvenlik sistemine de zarar verdiğini çok iyi biliyorlar. Bu nedenle, göçmenlerin Türkiye’de kalması için ellerinden gelen her türlü adımı atıyorlar.
Türkiye, dünyanın en fazla göçmeni barındıran ülkesi haline geldi. Suriye’de İdlib kentinin Türkiye’yle 130 km sınırı bulunuyor. ABD, İdlib’i Küçük Afganistan’a dönüştürdü. El Kaide, IŞİD gibi radikal örgütler İdlib’te kökleşti. İdlib’teki radikal gruplar, sadece Suriye’ye değil Türkiye için de tehdit.
***
Dünyanın en fazla göçmenine ev sahipliği yapmanın sadece ekonomik, sosyolojik, demografik, kültürel maliyeti olmuyor. 13 Kasım 2022’de, Taksim katliamında olduğu gibi, ülke içinde büyük yerleşim yerlerinde ve kalabalık yerlerde göçmenler kullanılarak şiddetli terör saldırıları da gerçekleştiriliyor. Göçmenlerin herhangi bir güç veya provokatör tarafından, terör eylemleri için kullanılabileceği çok açık bir gerçek. Ve bunun ülkeye, toplumun güvenliğine maliyeti çok yüksek.
***
6 Şubat 2023 depreminin oluşturduğu felaketin asıl artçı depremi, başta Hatay olmak üzere yıkıma uğrayan sınır kentlerindeki demografik yapının değişme tehlikesi. Hatay, en büyük yıkımı yaşadı. Şimdi insanlar haklı olarak başka yerlere göç ediyor. Hatay’ın sahiplerinin topraklarını terk etmesi, bu medeniyetler kentinin bir Suriye şehrine dönüşmesine neden olabilir. Ve yüzyılın projesi, Sevr’i unutmayan güçlerin hayalleri savaşmadan gerçekleşebilir. Demografik yapının değişmesinin ardından, Hatay ve diğer bazı sınır kentleri Türkiye’den koparılmak istenecektir. Bu projenin, Irak ve Suriye parçası tamamlanmıştır. Demografik yapısı değiştirilerek, Hatay bu projenin son halkası olacaktır. Böylece, Akdeniz’e açılan bir maşa devlet gündeme gelecektir. Bu nedenle, Hatay’ın yapısının, kültürünün ve ekonomik gücünün korunması ulusal güvenlik ve coğrafi bütünlük açısından zorunludur. Hatay Atatürk’ün emanetidir ve Atatürk, Hatay şehididir.
Bu depremle, göçmenlerin artık Türkiye’nin yumuşak karnı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu gibi afetlerde, büyük krizlerde bazı göçmenlerin dış güçler ve terör örgütleri tarafından bir maşa olarak kullanılabileceği görülmüştür. Savaşta bu grupların, geri bölge güvenliğinde büyük riskler oluşturacağı çok açıktır.
***
Hatay, Akdeniz’in giriş kapısı, önemli ticaret ve ulaşım noktası olması nedeniyle stratejik önemde bir coğrafyadır. Tarih boyunca sayısız uygarlıklara ev sahipliği yapan, tüm inanç ve kültürlerin kardeşçe buluştuğu Hatay, ekonomik zenginliği de barındıran bir medeniyetler kentidir.
Hatay, Türkiye’yi yöneten iktidarlar için de hep önemini korumuştur. Hatay’a atanacak valinin kim olacağı Millî Güvenlik Kurulu’nda görüşülür öyle karar verilirdi. Bu uygulama, ne yazık ki mevcut iktidar tarafından kaldırıldı.(6) Çünkü, hem demografik yapısı hem de değişik kültür ve inançları bir zenginlik olarak barındırması, Hatay’ı hep önemli bir il konumuna getirmiştir. Oysa, Hatay Türkiye’nin güvenliği için stratejik önemde bir coğrafyadır.
***
Suriye haritalarında Hatay, Suriye topraklarında yer alır. Kritik önemde olması nedeniyle, Hatay’da yabancılara toprak satışı 1980’de yasaklandı. O zaman göçmen de yoktu. Şimdi, Suriyeli sığınmacıların bazılarına Türk vatandaşlığı verildi. Bunlar istedikleri şekilde mülk alımı yapıyorlar. Ayrıca, Suriyeliler mülk alımını Türk vatandaşları üzerinden yapıyor. Ayrıca, şirket kurup arazi satın alıyorlar.(7)
Devletin gecikmeden, sınır kentlerinde Türk vatandaşı veya şirket sahibi olsa bile, yabancılara toprak satışını durdurması Türkiye’nin geleceği için yaşamsal önemdedir. Başta Hatay olmak üzere, yıkıma uğrayan kentlerdeki göçmenlerin ya ülkelerine ya da Avrupa’ya gitmelerinin önünün açılması, hem ulusal güvenlik açısından stratejik önemdedir hem de gelecek kuşaklara olan kutsal borcumuzdur. Ayrıca, sınır kentlerine tek bir göçmenin bile girişine izin verilmemesi, şehitlerimizin emaneti bu kutsal vatana olan borcumuz gereğidir. Bunun için, öncelikle ve gecikmeden AB ile imzalanan ve Türkiye’yi göçmen deposu haline getiren, 2013 tarihli “Geri Kabul Anlaşması”nın iptal edilmesi gerekir.
Tarih ulusların tarlasıdır. Bir ulus ne ekerse onu biçer. Rüzgâr ekerse, fırtına; fırtına ekerse deprem biçer…