Ruhittin Sönmez,
Yunanistan’ın kuzeyinden güneyine (Mora’ya kadar) Yanya, Parga, Patras, Preveze, İnebahtı, Korint Kanalı üzerinden geze geze gittiğimiz başkent Atina’yı gördükten sonra tekrar kuzeye giderek Selanik ve Kavala’yı ziyaret ettik.
Yunanistan gezimizin ilk yarısını teşkil eden Yanya, Preveze, İnebahtı, Meteora’ya dair duygu, düşünce ve gözlemlerimi önceki yazımda paylaşmıştım. Şimdi gezimizin ikinci kısmı olan Patras, Atina, Selanik ve Kavala’dan izlenimlerimi yazacağım. Ancak önce geçtiğimiz otoyollar, tüneller, asma köprü ve Korint Kanalından bahis açalım.
****
OTOYOLLAR VE TÜNELLER: Yunanistan bir dağlar ve adalar ülkesi. Dağları geçebilmek için inşa edilmiş TÜNELLER sayı ve uzunlukları ile dikkat çekiyor. 11 milyon nüfuslu Yunanistan’ın bu kadar çok tünelini gördükten sonra bizim yöneticilerin yollarla ve tünellerle övünüyor olmasını anlamsız buldum.
Yunanistan’da otoyollar yaygın ve trafiği yoğun değil. Burada da otoyollar paralı. Aynı yol üzerinde defalarca farklı gişelerden geçtik. Yani otoyollar bölüm bölüm ücretlendirilmiş. Tur rehberimiz “ekonomik kriz sebebiyle bölümlerde iki gişe mesafesinin azaltılarak gizli zam yapıldığı” bilgisini verdi. Demek ki Yunanistan zam yapmanın bu yöntemini tercih etmiş.
KORİNT KANALI: Yunanistan’ın kuzey kara topraklarını Mora yarımadasından ayıran bir yapay kanal. 1881- 1893 yılları arasında insan gücü ile yapılmış.
Uzunluğu yaklaşık 6,3 km olan kanal Adriyatik ve Ege denizlerini birleştiriyor. Bu iki deniz arası sefer yapan gemiler için yaklaşık 400 km tasarruf sağlamakta. Yapıldığı yıllarda, Mora Yarımadası´nın etrafından 400 km lik deniz yolu oldukça zor ve tehlikeli olması sebebiyle bu kanal ekonomik ve güvenlik açısından büyük avantaj sağlıyormuş.
Fakat günümüzde navigasyon ve motor teknolojisindeki gelişmeler, daha büyük gemilerle taşımacılık yapılması bu kanalın önemini azaltmış durumda. Halen kanaldan günde 30 küçük gemi geçiş yapıyormuş.
Korint Kanalı’nı görünce “Kanal İstanbul” projesini düşünmekten kendimi alamadım.
Türkiye’de yapılması planlanan İstanbul Kanalı (Kanal İstanbul) ise İstanbul Boğaziçi geçişine alternatif olarak düşünülen yapay bir kanal. Yapılacağı söylenen kanaldan çok daha geniş ve ücretsiz olan doğal Boğaz geçişi yerine gemiler dar ve paralı geçiş olacak kanalı tercih eder mi bilemiyorum. Ayrıca İstanbul Kanalının batısı ile doğusunu irtibatlandırmak için çok sayıda köprü yapmak gerekiyor. Doğal dengenin bozulması ve çevresel sorunlara yol açacak olması da “Kanal İstanbul” projesinin eksilerinden.
Ekonomik ömrünü doldurdu mu bilemem ama Korint Kanalı’nın üstündeki köprüden geçerken kanalı resimlemek güzeldi.
****
RİON- ANTİRİON KÖPRÜSÜ: Mora tarafına (Patras’a) geçebilmek için bizim Boğaz köprülerine veya Osmangazi Köprüsüne benzer yapıdaki Rion- Antirion köprüsünden geçtik. 2004 yılında açılmış olan Köprü 4 beton ayak üzerine inşa edilmiş estetik bir yapı. Yunanistan hükümeti, konsorsiyum ve Avrupa Yatırım Bankası tarafından finanse edilen krediler ile 630 milyon €’ya mal olmuş. (Osmangazi Köprüsünün maliyeti: 1,48 Milyar USD)
Rion- Antirion Köprüsü dünyadaki en yüksek geçiş ücreti ödenen köprülerden biri imiş. Bu köprüden otomobil geçiş ücreti 13,70 € ve otobüs 69 €. (Osmangazi Köprüsünden otomobil geçişi 11 € ve otobüs geçişi 18 €)
Türkiye’de Osmangazi Köprüsü vd YİD ile yapılan eserlerde, garanti edilenin altında gelir olmayınca farkı Hazine (tüm vatandaşlar) ödüyor. Anlaşılan Yunanistan sadece hizmeti kullananlardan tahsil etmeyi tercih ediyor.
*****************************
PATRAS VE ATİNA
PATRAS: Mora yarımadasının kuzeybatı sahillerinde, Korint Körfezi ile Akdeniz‘in birleştiği noktada yer alıyor. Yunanistan’ın Atina ve Selanik’ten sonra 3. en büyük şehri. Bu liman şehri aynı zamanda önde gelen üniversite şehirlerinden biri. Patras’ta mağaza ve restoranların olduğu caddeler geceleri çok canlı. Brezilya’dan sonra en büyük dans festivali Patras’ta düzenleniyormuş. Ancak genelde sakin ve yaşanabilir bir şehir olduğu izlenimini edindim.
****
ATİNA: Başkent Atina 11 milyonluk toplam Yunanistan nüfusunun üçte birinden fazlasının yaşadığı kozmopolit bir şehir. İstanbul’un düzensiz ve plansız gelişen bölgelerini andıran, trafik sorunu büyük olan bir başkent. Çok fazla gezme imkânımız olmadı ama turistik bölgelerinde yaptığımız yürüyüşlerden ve şehrin önemli merkezlerini panoramik geziden yaşaması zor bir şehir olduğu yönünde izlenimler edindim.
Yüzyıllar boyu farklı medeniyetlerin hüküm sürdüğü şehirde Roma eserlerinin hemen yanında Osmanlı dönemi eserleri görebiliyorsunuz. Şehirde altyapı işlerini yapmak büyük sıkıntı yaratıyormuş. Mesela metro inşaatları çok yavaş yürüyormuş. Çünkü kazılan her kademede ayrı dönemlere ait kalıntılar çıkmakta imiş.
*****************************
AH! SELANİK
1912’ye kadartipik bir Anadolu kenti görünümünde olan Selanik, Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’a ve Avrupa’ya açılan kapısıydı. 20. yüzyılın başlarında Selanik Makedonya bölgesinin en önemli ticaret merkezi haline gelmişti.
Birinci Balkan Savaşı esnasında, Garp cephesinde Sekizinci Kolordu Komutanı olan Arnavut Hasan Tahsin Paşa tarafından 9 Kasım1912 tarihinde savaş yapılmadan Yunanlılara teslim edilmesiyle elimizden çıkmıştı.
Hiç savaşmadan 26.000 Osmanlı askerini Yunan ordusuna teslim eden bu hain paşa 1918 yılında Lozan’da sürgünde iken öldü. Yunanistan bu hizmetini unutmadığı paşanın cenazesini 1937 yılında Selanik’e taşıdı. Paşanın bir oğlu Yunanistan diğeri ise Arnavutluk vatandaşı oldu.
İçimde sözü ve melodisi ile (Yozgat’ta yaşayan bir mübadil tarafından derlenen ve Melihat Gülses’in seslendirdiği) “Selanik’e Ağıt” türküsü yankılanmakta: “Gece geldiler de Selanik’i bastılar / Yiğitleri de kollarından astılar / Çocukları da acımadan kestiler / Yetiş imdadıma Üçüncü Ordu.”
Selanik sahilinden bakıncaAntalya’nın Konyaaltı mevkiinden şehre bakmış gibi hissettim. 1915’te mübadillerin gönderildiği Osmanlı limanı hala kullanılıyor.
Orada Türk olmanın gururu ile gezebildiğimiz tek yer müze haline getirilmiş Atatürk’ün doğduğu ev oldu. Müzede Mustafa Kemal’in gençliğini, olgun halini gösteren ve annesi Zübeyde Hanım’ım mumya heykelleri ile bazı eşyaları ve çeşitli resimler var. Atatürk Müzesinin etrafındaki turistik dükkanlarda Türkçe yazılar ve Türkçe konuşanlar görmek bile bizi mutlu etti.
Yunanistan’da gezdiğim yerler içinde şehircilik açısından en gelişmiş ve düzenlisi olan Selanik’te içimden parçalar kaldı.
Devam edeceğiz….