Atilla Çilingir,
( Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder – İmam-ı Gazzali )
Neredeyse bir asır oldu ama gündemimizden hiç çıkmadı Kıbrıs adasında yaşananlar. Hiçbir zamanda çıkmayacak. Çünkü o ada atalarımızdan miras vatan parçası.
Neler, neler yaşanmadı ki o vatan topraklarında. 307 yıl boyunca Osmanlının hak ve adalet dağıttığı bu stratejik ada; ne zamanki İngiliz idaresine geçti, o tarihten bugüne adada yaşanan sorunlar hiç bitmedi.
1960’ta kurulan bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti ile her şey halloldu derken, asıl sorun o tarihte başladı…
1950’li yıllardan beri ada bizim olacak diye yola çıkan Rumlar hiç rahat durmadı. Kıbrıs Türklerini topyekûn yok edebilmek adına her şeyi yaptılar ama ne zaman ki bu barbarlığa mani olabilmek adına Türkiye 1974’te adaya çıkarak konuya son noktayı koydu. Tam her şey halloldu derken, o tarihten sonra konunun çözümü için yapılan tüm müzakereler sonuçsuz kaldı.
Kaç nesil geçti hala çözüm yok!
Türkiye’nin AB müzakerelerine başlayabilmesi için Kıbrıs konusunda vermeye hazır olduğu tavizleri bile hatırlayan yok artık. Çünkü Rumlar adanın tüm idaresi kendilerine verilmediği sürece bu tavizlere bile hep hayır dediler.
Bundan 50 yıl önce uğruna savaştığımız, adanın %37 sini yeniden vatan yaptığımız, orada 40 yıldır yaşayan bir devlet kurduğumuz Kıbrıs adasında çözümsüz yıllar giderek çoğaldı. Çoğalmaya da devam ediyor.
Artık Kıbrıs konusu neredeyse kalın bir kabuk bağladı.
Bugünün Kıbrıs’ına bakıldığında güneyinde Rumlar, kuzeyinde Türkler iki ayrı devlette barış içinde yaşıyorlar.
Müzakereler süreci çoktan unutulmuş. Rum tarafı AB’ye üye olmuş. Onların yönetimi uluslararası arenada yasal… Kuzeyde Türklerin kurmuş olduğu KKTC gayrı yasal, bu devleti Türkiye’den başka tanıyan yok!
Günümüzde her iki tarafta yaşam oldukça farklı çünkü GKRY’deki vatandaşlar AB vatandaşı, KKTC’de yaşayan vatandaşların kimliğini tanıyan anavatan dışında hiçbir ülke yok!
Yukarıda sıraladıklarım kabuğu kırılmamış bir cevizin özü gibi gerçek.
Ya cevizin kabuğunda kalanlar?
Rum tarafı artık bir AB ülkesi, Avrupa da ne varsa orada da her şey var. Avrupalının hakkı ne ise Rum’un hakkı da o…
Bugün adanın kuzeyi ise artık aşağıdakilerle hatırlanıyor:
Her mevsimde gidilebilen bir tatil cenneti… Lüks otelleri olan, ışıltılı kumarhaneleriyle şans dağıtan, parası olan ailelerin evlatlarını diploma sahibi olması için gönderdiği onlarca üniversitesi olan, ülkemizin pek çok ünlü sanatçısının özel günlerde konserler verdiği bir yer…
50 yıl önce Kıbrıs Milli Davamız uğruna savaştığım, dört yıla yakın görev yaptığım bu adanın kuzeyi öylesine değişti ki! Ben bile tanıyamıyorum…
Günümüzde adanın kuzeyinde yaşananların özüne yeniden döndüğümüzde:
Kıbrıs Türklerine Rum tarafının uyguladığı insanlık dışı ambargolar hala devam ediyor!
Ne ticarette, ne eğitimde, ne ulaşımda, ne turizmde, ne kültürde, ne müzikte, ne sporda Kıbrıs Türk’ünün bir başına müstakil olarak nefes almaya dahi hakkı yok! Bu konularda hiçbir uluslararası temas yapmasına da izin verilmiyor.
Adanın kuzeyine gelen turistlerin kuzeyden güneye geçmelerine izin verilmiyor. Çünkü KKTC gümrüğünden geçen bir yabancının pasaportuna vurulan KKTC mührünü Rum tarafı kabul etmiyor. Hele ki, KKTC’ye gelen Türkiyeliler hiçbir şekilde güneye gidemiyor. Ama Rum vatandaşları özellikle kuzeyde kalan evlerini görebilmek için rahatça kuzeye geçebiliyor…
Adaya yapılan dış yardımların tümü GKRY’ne yapılıyor. KKTC vatandaşları bu yardımlardan asla faydalanamıyor.
Konunun özü böyle ama günümüzde bunların hiçbiri hatırlanmıyor. Aslında Kıbrıs konusu o kadar kabuk bağladı ki! Konuyla ilgili ne bir haber, ne de görsel bir gelişme paylaşılıyor…
Bir zamanlar, uğruna savaştığımız, milli davamız diye baktığımız, AB sürecinde neredeyse her gün konuşup, konu ile ilgili yüzlerce sempozyum, açık oturumlar, konferanslar düzenlediğimiz, köşe yazılarıyla anlattığımız Kıbrıs konusuyla ilgili günlük yaşamın dışında gelişen hiçbir şey yok!
Dedim ya Kıbrıs konusu artık kabuk bağladı!
Bu kabuğun özüne şimdilerde hiçbir yetkilinin girmeye niyeti yok…
Ama bir gün mutlaka konunun kabuğu kırılıp, özüne de girilecek. İşte o gün unutulmaması gereken şey o özün gerçekleri olacaktır.
Kıbrıs bizim için bir vatan parçası gerçeği ise; bu gerçeğin kalıcılığı, Türkiye’nin adanın garantörlük hakkından vazgeçmemesi, Türk askerinin adadan ayrılmamasıyla mümkün olabilecektir.
O gün geldiğinde yaşanan gerçekler unutulmadan inşallah konunun özüne inilir.
Boşuna söylenmemiş:
Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder…
Atilla Çilingir