Yıllardan beri süregelen Türk – Yunan anlaşmazlığı Kıbrıs adasına da yansımış; Kıbrıslı Rumların yıllardan beri iç içe yaşadıkları Kıbrıslı Türkleri ortadan kaldırmak amacıyla özellikle 1963’te başlattıkları olaylar sonrasında 15 Temmuz 1974’te adada yaşanan Yunan Cuntası destekli askeri darbe; Cumhurbaşkanı Makarios’un adadan kaçmasına neden olmuş, 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin yerine Yunanistan’a bağlı Kıbrıs Helen Cumhuriyetinin kurulduğu ilan edilmişti…
Ancak 1959 yılında imzalanan Londra ve Zürih anlaşmaları gereğince adanın üç yasal garantör ülkesinden biri olan Türkiye böylesi bir gelişmeyi kabul etmemiş. Bu darbe ile adanın Yunanistan’a bağlanmasını önlemek amacıyla 20 Temmuz 1974’te adaya asker çıkararak duruma müdahale etmiş; o tarihten beri süregelen savaş 16 Ağustos 1974’te sona ermişti…
Halen adada sadece ateş kes ile sağlanan bir mutabakat vardı. Ama taraflardan biri istediği an savaşı kaldığı yerden başlatabilirdi!
İşte böylesi bir ortamda savaşa mani olabilmek adına BM Barış Gücü (BG) tüm etkinliği ile adada görev yapmaya, taraflar arasında çıkan anlaşmazlıkları ortadan kaldırmaya çalışıyordu…
Ada Ağustos ayının cehennemi sıcaklığını yeni yeni atlatmaya, en azından gelen sonbahar mevsiminin serinliği az da olsa geceleri hissedilmeye başlamıştı.
Zaman; takvim yapraklarına yansıyan önemli olayların akışına ayak uydurmuş, adalı insanlara hiç de istemedikleri bir yaşam biçimini sunmaya devam ediyordu…
BİRİNCİ BÖLÜM
Gecenin serin sessizliğini uzun, uzun çalan bir telefonun sesi bozdu!
Üsteğmen Sara, kaldığı odadaki telefonun sesiyle uyandırıldığında saat gece yarısını birkaç dakika geçmişti…
Telefonun tiz sesiyle yatağından fırladı!
Telefondaki ses, karargâh nöbetçi subayı Yüzbaşı Toni’ye aitti:
• Sara Üsteğmen merhaba, kusura bakma seni bu saatte uyandırdım ama Lefkoşa sınır hattında Rumlarla, Türkler yine karşılıklı olarak ateş kesi bozmuşlar, ne olduğunu anlamak için irtibat kurulmasına ihtiyaç var…
Sara:
• Tamam, yüzbaşı. Şimdi giyinip geliyorum diyerek, telefonu kapattı.
Bir taraftan giyiniyor, bir taraftan da söyleniyordu: ‘’Hani ateş kes yapılmıştı? Hani savaş sona ermişti? Bu insanlar neden uslu durmaz ki? Her ateş kes bozulduğunda BG mü devreye girecek? BG irtibat subayı olarak ben mi görüşeceğim bunlarla? Gecenin bu saatinde paylaşamadıkları şey nedir ki?’’
Sara Üsteğmen odasından aceleyle çıktı, nöbetçi subayı Yüzbaşı Toni’nin yanına geldiğinde Lefkoşa’nın derinliklerinden gelen müthiş bir patlama sesiyle sarsıldılar.
İkisi birden korkuyla oldukları yere çöktüler, ‘’İnşallah bu savaş yeniden başlamaz’’ diye mırıldandılar.
Üsteğmen Sara Finlandiya ordusunda görevliydi. Adada savaş başlamadan iki ay önce Kıbrıs Lefkoşa’daki BG karargâhına Fin askeri kontenjanından tercüman olarak atanmıştı.
Türkçe ve İngilizceyi ana dili gibi biliyordu. Bu nedenle de BG Komutanı İngiliz general ona irtibat subaylığı görevini vermişti.
İşte bu görevi nedeniyle taraflar arasında çıkan her anlaşmazlıkta ona ihtiyaç duyuluyor, gece gündüz demeden her an cephe hattında göreve çağrılabiliyordu.
Bu çağrı da onlardan biriydi…
Sara, karargâhın merdivenlerinden aceleyle indi, kapının önünde bekleyen beyaz renkli üzerinde UN yazılı araca bindi, araç Lefkoşa Türk kesimine geçen BG barikatına doğru hızla hareket etti.
BM Barış Gücü, 1964 yılından beri eskiden Lefkoşa’nın en ünlü oteli olan Ledra Palace isimli oteli karargâh olarak kullanıyordu. Bu otel konum olarak da o tarihten beri Lefkoşa’yı ikiye ayıran yeşil hattın tam ortasında bulunuyordu.
Ayrıca adanın hemen, hemen her bölgesinde BG’ne ait yerleşim binaları, cephe hattında ise kontrol noktaları vardı.