Muhsin KOÇ,
Şükürler olsun ki Cumhuriyetimiz 100. Yılına kavuştu.
1923 yılı 29 Ekiminde ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dönem dönem çeşitli badireler atlatarak 100. yılına ulaştı.
Ülkeyi yöneten siyasetçiler, akademisyenler, ülkenin dertlerini dert edinenler, ülkeye düşmanca tavır takınanlar, okuyan, düşünen, iyi niyetli-kötü niyetli, millisi-gayrı millisi herkes, yaşanan 100 yıl içinde görüşlerini, düşüncelerini, tenkitlerini, övgülerini zaman zaman belirterek, kamuoyu ile paylaşıyorlardı.
100. içinde yaşananlar yaşandı. Yaşayan en yaşlı nesil son 50-60 yılı çok iyi bilmektedir. Ondan öncesini de hem büyüklerinden dinledi, hem de çeşitli kaynaklardan okudular.
Cumhuriyetimiz 100. Yılına girerken tarihsel tecrübeleri dikkate alarak bu minvalde ve milli siyaset anlayışıyla Cumhuriyetimizi gelecek yüzyıla taşıyacak büyük umutları, fikirleri konuşmak gerek. Gelecek 100. Yılın hesaplarını yapma vaktidir.
Çağımızın olmazsa olmazlarını tespit ederek, onlarla ilgili plan-proje, üretim, imalat yaparak ülkemizi geleceğe hazırlamak gerekiyor.
Gıda, su, enerji ve savunma gelecekte ülkeleri, devletleri ya ayakta tutacak ya da yok edecektir.
Bu dört ana kalem aynı zamanda bağımsızlık ya da köleliğe götürecek kalemlerdir.
Ülkemizin, devletimizin kazasız bir şekilde gelecek 100 yıla ulaşması, bu endüstri ve sektörlerde doğru düşünme, doğru planlama, doğru üretim- imalat ile mümkün olacaktır.
Gıda da, kendi kendine yetmesi dışında, stratejik gördüğü ülkelere de satabilecek kadar üretim yapabilen, bunları işleyebilen bir sistem kurulmalıdır. Bunun içinde tarıma elverişli tek bir metrekare alan bile boş bırakılmamalıdır.
Gıdanın alt segmentleri olan, Tarım, Stratejik ürünler ve Hayvancılıkta önemlidir.
Ciddi bir iklim krizi yaşanıyor. İklim değişikliği, her geçen gün kendini daha çok hissettirdiği günleri yaşıyoruz. Bu değişiklik yakın gelecekte yağmurların ya az, ya da çok fazla yağacağı günleri getirecektir. Yağmur yağmayan- az yağan yerlerde kuraklık olacaktır. Öyle ki dereler, göller, göletler kuruyacak, nehirlerin suyu hatırı sayılır şekilde azalacaktır. Aşırı yağışlarda ise, yağmur suyu önüne kattığı her şeyi yakıp-yıkarak boşa gitmektedir. Şehirlerde acilen “yağmur suyu kanallar- olukları” yapılmalı. Bu kanallar-oluklar vasıtası ile yağmur suları depolanmalıdır. İnsanlar dahil tüm canlılar için su hayati bir meseledir. Ülkemizin jeopolitik konumu göz önüne aldığımızda, doğuda ve güneyde ki komşularımızın çok ciddi su sorunları yaşayacağı aşikardır. Kaldı ki KKTC’nin su ihtiyacını da biz karşılamaktayız.
Özellikle sosyal bilimcileri çok ilgilendiren meselelerimiz var.
Milli ruh ve düşünceyle yetişmiş, eğitimcilere, hukukçulara, iletişimcilere, İktisatçılara, Sosyologlara, din adamlarına, kültür yapıcılar ve planlayıcılarına çok iş düşmektedir.
Eğitim, kültür ve dil. Bu üç konu derinlemesine ele alınması gereken konular.
Eğitimde kalite sorunu, Üniversitelerin kalite sorunu var. Diplomalı cahiller dönemi başladı. Bulduğumuz her dağ yamacına Üniversite adıyla yüksek liseler açtık.
Ana sınıfından Üniversiteye kadar, yüzde yüz milli bir eğitim-öğretim sistemine ihtiyacımız var.
Ruh hastası televizyon dizilerinden, sabah programlarına, şiddet içerikli haberlerden, sosyal medya terörüne kadar savunmasız bıraktığımız toplumda, ahlaki enflasyon felaket boyutlarda. Düzelme ihtimali de gözükmüyor.
Kitap veya bir gazete okumayan, haber dinlemeyen, televizyon dizileri ve aile skandalları izleyen insanlardan kültür ve sanattan anlamasını bekleyemeyiz. Popüler, küresel kültür toplumumuzu, özellikle gençlerimizi esir almış durumda.
Devletleri ayakta tutan adalettir, liyakattır, akıldır, bilimdir. Sağlıklı ve güçlü toplumlarda adalet duygusu ve ahlak en üst seviyede olmalıdır. Sosyal adalet sağlanmalıdır.
Enerji, şimdi olduğu gibi, gelecek yüzyılın en önemli kozlarından biri. Ülkemizin bu alanda hala bakir olduğunu bir gerçek.
Savunma sanayii de çok olumlu ve güzel çalışmalar olduğunu görüyoruz ve bundan da çok memnunuz. Tabii ki daha fazlası- daha iyisi yapılmalıdır.
İzniniz ile bir anımı paylaşmak istiyorum. Tarihi çok net hatırlamıyorum. 2010 ların başları olmalıydı. Bir televizyonda Sayın Süleyman Demirel’in ropörtajı yayınlanıyor. Konu 1967 Kıbrıs olaylarına geldi. Demirel” Çıkarma gemimiz yoktu. Yeterli paraşütümüz olmadığı için de hava indirmesi yapamadık” demişti. Koskoca Türk Ordusunun yeterli paraşütü nasıl olmaz dı? O tarihe kadar bu ülkeyi yönetenlerde, Silahlı kuvvetlerin komuta kademesi de ne yapmıştı. Şaşırmış ve üzülmüştüm.
Cemil Meriç, “Aydınların aydınlatmadığı halkı soytarılar aldatır.” Diyor.
Aydınlar Ocağı Genel Merkezi diğer Aydınlar Ocakları ile istişare ederek, Cumhuriyetin gelecek 100. Yılı için bu yönde çalışmalar yapmak mecburiyetindedir.
99. Yılında startını vererek, düşünen, üreten, bulunduğu yerin ve aldığı sıfatın hakkını veren akademisyen, ilim, bilim insanları ile beyin fırtınası yaparak hedefler koymalı, çözümler üretmelidir.
Bütün bu çalışmaları kitaplaştırarak, 100. Yılda kamuoyu ile paylaşmalı. Ülkeyi yöneten, yönetmeye talip olanlara ve ilgili kurumlara takdim etmelidir.
Muhsin KOÇ
mmuhsinkoc@hotmail.com