A.Kemal GÜL,
Anaerkil bir yapı içeren Türk toplumlarında hakanların boyun eğdiği kadın anadır, kadın liderdir, kadın güçtür ve kadın devlettir İslam öncesi ve sonrası toplum yapısının dinamiklerinde.Çünkü ne kadar kutsal bir görevdir bir insana can vermek, anne olmak ve anne sütü ile yavrularını aylarca başkaca hiçbir gıdaya gerek duymadan emzirerek doyurmak.İnsana can vermek, kan vermek annelerin en kutsal görevidir.Ve kadın olmak, toplumda erkeklerle eşit yaşam hakkı elde etmek, hak ettikleri saygı ve sevgiyi görmek kadınların en kutsal hakkıdır.*Kadınlar mutlak şekilde erkeklerden farklı ve üstündür bunu kabul etmek ve yaşamın bir parçası haline getirmek erkekler için olmazsa olmazdır.Kadınlarımız, tarlada, fabrikalarda, şirketlerde, bürolarda erkeklerle aynı şartlarda hiçbir fark olmadan çalışmaktadırlar.*Laik Cumhuriyetin getirdiği kazanımlarla Doktor, mühendis, iş kadını, öğretmen, akademisyen, siyasetçi, işçi, memur, çiftçi, pilot, gazeteci, sanatçı ve hatta asker olur kadınlar ki erkeklerden hiç de aşağı kalmazlar.*Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk seçme ve seçilme hakkını dünyanın birçok ülkesinden önce Türk kadınına tanıdı.3 Nisan 1930 tarihinde belediyelerde, 26 Ekim 1933’te köy ihtiyar heyeti ve muhtarlık seçimlerinde, 5 Aralık 1934’te ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kadına seçme ve seçilme hakkı tanındı.Çünkü kadın kurtuluş savaşlarında yararlılık gösteren Nene Hatunlardı; onurlanmalıydı; *Biliyorum ki bir toplumda kadın yüceltilirse o toplum güçlenir; Biliyorum ki güçlü aydın Türk ailesinin omurgasını o aydın güçlü kadın ana oluşturur. *Biliyorum ki bir toplumun kalkınmasında çağdaşlığa giden yolunda çağdaş formül; ‘’ Ben babamdan/ anamdan ileriyim ancak çocuğumdan geriyim’’ilkesi zinde kalıyor ise o toplum çağdaşlaşır medenileşir.*Bu formülün çalışmasında da etken olan ana olduğunu bilelim. O halde güçlü toplumlarda en rantabl/ verimli yatırımlardan başlıcası ailenin omurgasını oluşturan kadını maneviyatıyla gelenekleriyle töreleriyle çağdaş ilmiyle donatmak olacaktır.*İslamiyet’in geldiği çağda kadın, Türklerin dışında yeryüzündeki hemen hemen bütün milletlerde aşağılık bir mahlûk diye kabul ediliyor; hiçbir zaman ona hayat hakkı tanınmıyordu. Eski Türk Toplumunda kadın evin namusunun koruyucusudur. Kazak atasözü ”Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik ise kadındır”….*Münevver ERİLMEZ hanımefendinin yazdığı ”Kadın Ana” adlı şiiri İslam öncesi ve sonrası Türk Milletinin kadınına verdiği değeri ve önemi ne de güzel dile getirmiş yaşayarak ve yaşatarak:*Kadın AnaDaktilo başında,Satır satır dertlerinizi yazan kadınSabah ezanıyla tütün çapalayan,Yorulan kollarıyla, çocuklarını sallayıp,Ninnilerle uyutan kadın.Orduya asker yetiştiren ana kadın,Sen ki Nene Hatunların torunusun,Yüksünmezsin bile onca yaptığın işlerden,Yalanlardan, riyalardan arınmış Kadın ERENLER,Denizde gemilere yol gösteren, VASFİYE Nineler,Hiç mi yorulmazsınız?Sabaha kadar neşter tutan pamuk eller,Podyumlarda boy gösteren güzeller,Başarılı erkeklerimizin arkasındaki,İsimsiz kahramanlar.Mecliste bakan olsa da,Evinin kadınıdır, mutfakta aşçı,Çocukların anasıdır, kadın.Gönül yoldaşıdır kadın,Hayat arkadaşıdırYine de çocuklarının anasıdır.Ana kadın, güzel kadın,Hepinizi gururla selamlar.Sevgili analarım, bacılarım benim,Gününüz Mübarek,Gönlünüz şen olsun.*Ve Edep Abidesi Türk Anası Yüksek Ahlakın şuuruyla beslensin, İlahi ahkâmın nuruyla aydınlansın.Bütün Analar ve Bacılar hep esen kalsın, onurla kalsın, iffetle kalsın.
A.Kemal GÜL( 01.kasım.2023 )