A.Kemal GÜL,
Siyaseten ülkemizin yönetimini yenilemek üzere seçim sürecine girmiş bulunuyoruz. Cumhur İttifakı ile Millet İttifakının ülkeye daha iyi hizmet adına sunacakları projelerle Türk seçmenini ikna etmeye çalışacaklardır
.Ne yazık ki Cemaat dediğimiz kesimin çoğunluğu Millet ittifakının siyasi lideri Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı üzerinden Aleviliği aşağılama söylemlerine bilgisizce devam etmeleri tehlikeli bir durumdur. Alevi/ Sünni kavramlarını kullanarak inançlar üzerinden toplumu ayrıştırmaya yönelik art niyetlilerin önünü açmış oluyoruz.
Çoğunluğu’’Dindar’’değil; ‘’Dini dar alana sıkıştırmış’’ çevrelerden Aleviliği—Anadolu Alevi Kültürü— kötü bir sıfat olarak tanıtma cahilliğinin devam etmesi hali….
Bir yurttaşlık görevi kapsamında ben sadece bilgilendirme adına konuyla alakalı araştırmalarımızdan, edinimlerimizden bahisle Anadolu Alevi kültürünü, diğer adıyla, Anadolu Türkmen Kültürünü işlemeye tanıtmaya çalışacağım.
*
Bildiğiniz gibi Alevilik, adını Hz. Ali’den alan, onun soyu ve takip ederler tarafından kurulmuş bir tasavvuf yoludur.
Bu yol başta Piri Türkistan Ahmet Yesevi ve onun yetiştirdiklerince Türk Kültür ve töresi üzerine yapılandırılan İslam anlayışı, Türkmen Alevi anlayışı olarak ifade edilmektedir.
Öncelikle bir gerçeği vurgulayalım; Türkler, Müslüman olmaları sayesinde birliğe kavuşmuş ve eriyip yok olmaktan kurtulmuşlardır. Bugün yeryüzünde Müslüman olmayan Türk olmadığı gibi, Müslüman olduktan sonra millî şuurunu kaybedip tarihte yok olan bir Türk Topluluğu da olmamıştır. Diğer taraftan, İslam âlemi de Türklerin katılımıyla taze bir kan ve can bulmuş, Türkler İslam’ı kendileri için bir millî din hâline getirerek, bütün benlik ve samimiyetleriyle bu dine sarılmışlardır. Merhum Prof. Dr. Erol Güngör’ün ifadesiyle İslam, âdeta Türk milletinin yolunu aydınlatan bir ışık olmuş, Türk milleti bu ışığı takip ettikçe hep yükselmiştir
*.
Anadolu coğrafyasına hoşgörü tohumunu Ahmet Yesevî ve onun takipçileri Mevlânâ, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Velî gibi şahsiyetler saçmış ve yeşertmişlerdir
Evet, bu toprakları asker gücüyle fethedebilirsiniz… Ancak orada kalıcı olmak istiyorsanız gönülleri fethetmelisiniz.
Tarih 1071, ünlü Selçuklu Sultanı Alparslan komutasında askerimizin Anadolu’yu fethinin başlangıcı…Ve gönülleri fethetmenin de başlangıcı Ahmet Yesevi….Bugün dahi binyıldır sürdürdüğümüz Anadolu kardeşliğinin temellerini atan Hoca Ahmet Yesevi’yi kavramak,ardından gelen halk ozanlarımızı n sunduğu ışık huzmeleri Halk Edebiyatımızın ana eksenini olushturur.
*
Türkler 11.yüzyılıyla başlayan göçlerle Anadolu’ya intikal etti. Bu arada yıllar boyunca, Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar yol üstündeki bütün kültür ve inançlardan güzel ve insana yakışanı alarak belli bir yapıya ulaştı. Yani Türkmen kültürü doğmatik değil, gelişime açık bir anlayıştır.
*
İnsanın yeryüzünde gök Tanrının temsilcisi olduğunu, yeryüzünde adaleti sağlamak üzere memur edildiğini görmekteyiz. Bu anlayış, ‘’Ne ararsan İnsanda Ara’’ ifadesinin ta o zamanlardan ruhunu yakalayan bir anlayıştır. Türkmen “kültürü İnsan merkezli bir yaşam felsefesinin adıdır.
*
En eski Türk inançlarından kadın, erkek diye ayrımcılığın yapılmadığını, hatta kadına özel bir değer verildiğini de görmekteyiz. ‘’Eski Türk telakkisine göre erkek ve kadın gök ile yerin evlatlarıdır. Güneş a-Ana ile Ay Ata onların gökyüzündeki temsilcileridir. Hakanın mümessili olan Ay Ata, gökyüzünün altıncı katında, hatunun mümessili olan Gün Ana ise, daha üstte, gökyüzünün yedinci katında idi.
Bu anlayışa günümüzde medeni olarak nitelendirilen hiçbir toplum, bu anlayışa daha ulaşamamıştır. Türkmen kültürü bunu temel yapan bir anlayıştır.
*
Bazı kavimlerde ise, kız evlada sahip olmak, bir felaket olarak kabul edilirken, Türk Destan ve Efsanelerinde böyle değildir. Aksine kız erkek ayrımı yapılmaz, ikisine de evlat olarak bakılır.
*
Türk Destan ve Efsanelerinde de görüldüğü gibi eski Türklerde kadının sosyal statüsü yüksektir. Ayrıca tek eşlilik esastır. Türkmen kültürü sosyal hayatı her ikisinin birlikteliği üzerine kurmuştur.
*
Geçmişten günümüze, tarihsel bir süreklilik olarak devam eden ilk dönem tasavvuf hareketi ürünü olan ‘’Kadın Derviş’’ ve ‘’Kadın Evliya’’kültürü Türkmen kültürü anlayışında, kadına ilişkin değerlendirmelerde önemli bir rol oynamıştır.
Türkmen kültüründe aslolan insandır. İnsanın da cinsiyeti önemli değildir.
‘’Bizi de halk eden Sübhan değil mi?
Arslanın dişisi aralan değil mi?
Söyleyin makbul-u Rahman değil mi?
Ümmügülsüm, Zeynep, Leylamız vardır’’
Anadolu Türk men kültüründe kadın algılamasının, Orta Asya kaynaklı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
*
Yeryüzünde Allah’ın halifesi olma şerefi verilen insan, Türkmen kültürü felsefesine uygun olarak da ‘’okunacak en büyük ve en kutsal kitaptır.’’
*
İnsanlar olarak her birimiz, canlılar âleminin bir bireyi, toplumun bir üyesi, sahip olduğumuz ailenin en seçkin fertlerinden biriyiz. Dünyaya insan olarak gelişimiz, ailemize bir hediye, biz insanlar içinde anlamlı bir lütuftur.
İnsan olmak için insan taslağına uygun olarak bir insandan dünyaya gelmek şarttır, ama yeterli değildir.
Önemli olan bu dünyanın bize insan olma yönünde kazandırdıkları niteliklerdir. Bu kazanımlarımızı bizden çekip alsalar ortada biyolojik varlığımızdan başka, insan ve insanlık adına neyimiz kalır?
İnsanları diğer canlılardan ayıran üstün özellikleri, dikkati sürdürme, sabır, planlama, tasarlama, yargılama-muhakeme etme, düzenli olma, kendini kontrol edebilme, sorunları çözme, ayrıntılı düşünme, gelecekle ilgili öngörüde bulunma, hata ve deneyimlerden ders çıkarma, duyguları algılama ve ifade etme, empati kurma ve sağduyu gibi melekeler olarak sıralandırabiliriz.
İşte Anadolu Türkmen kültürü insanına bu özelliklerinin gelişebilmesi için özgürce düşünmesine fırsat veren bu anlayışa sahiptir.
*
Anadolu Türkmen kültürü insanı, doğru var olmayı ve mutluluğu sadece bedensel hazzı merkeze alarak yaşamayı temel alan anlayış değil, insan olmanın haslet ve özelliklerini taşıyan bir anlayışla ele almaktadır.
Acıma duygusunu kaybetmiş, vicdandan yoksun, bencil, çıkar odaklı, iki yüzlü, nefret dolu, öfkeli, riyakar bir varlığa insan demek mümkün müdür?
Anadolu Türkmen kültürü, var olduğu günden beri, insan olmanın sevinciyle, acımanın, merhametin, kardeşliğin yanında maddi zenginliği gönül zenginliğine dönüştürmek için yürümüştür.
Bu özelliği ile dört kıtaya yayılmayı başarabilmiştir.
Günümüzde bile doğaya hâkim olma anlayışı üzerine temellenen yaklaşımların yarattıkları felaket ortalıkta. Doğayı bitirdiler. Hal bu ki, Anadolu Türkmen kültürü, doğaya hakim olmak değil, onunla doğru empati kurarak birlikte var olmayı seçmiştir. Doğayı yaşat ki, insanlık yaşasın anlayışıdır.
*
Anadolu Türkmen kültürü, insanı topluma. toplumu da insana feda etmeyen bir yaklaşımdır.’’İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın’’ felsefesini ilke edinmiş ve insanı evrenin öznesi olarak ele almıştır.
*
İnsanoğlu; nesillerin akıl ve beden gücünü üst üste koymasıyla, büyük medeniyetler yaratmış, ümrandan uygarlığa, mağaradan medeniyete yükselmiştir. Bilim, sanat ve teknolojide önemli atılımlar gerçekleştirmiştir.
Bir yandan akıl almaz işlere, mucizevi denilecek buluşlara imza atarak olağanüstü güzellikte sanat eserleri vücuda getirirken, diğer taraftan içindeki vahşiyi susturamayarak savaşmaya, kan dökmeye, yakıp yıkmaya bir türlü engel olamamıştır.
*
Akıl, bilim ve duygu üzerine inşa edilen Anadolu Türkmen kültürü, aklı insanın doğruyu bulmasında rehber edinmiştir. Unutmayalım ki, insan, imanını, vicdani sorumluluklarını ancak aklı sayesinde kendini ortaya koyabilir. Şayet akıl yoksa bunların hiç biri de yoktur.
Aklın dayanağı bilim, duygunun dayanağı ise, Allah sevgisidir.. Önemli olan aklı sevgiyle temellendirmektir. Aklı ve bilimi olmayanın sermayesi, kin, nefret, düşmanlık ve ötekileştirmektir. İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
Buradan hareketle Türk kültürü ve İslam’ın özü üzerine temellenen ve tüm varlığa muhabbetle yaklaşan Anadolu Türkmen kültürü bilgiliğe giden bir yol olduğunu söyleyebiliriz. Anadolu Türkmen kültüründe bunun adı hikmettir.
Hikmet sahibi olan kimse, kendisi ve dünyasıyla uyumlu, kendi kendine yeterli ve bilinçli, o ölçüde de iç çalkantı ve ihtiraslardan arınmıştır..Bu yolu seçen insan hayatın kontrolünü ele almış üreten insandır.
Ne zaman ki koptuk özümüzden ve benliğimizden, işte o zaman kaybettik bize ait olan nice değerlerimizi.
*
Anadolu Türkmen kültürü, her varlığa bir gözle bakar, özgürlüğü ve sorumluluğu dengeler, liyakati önceler, paylaşmayı ve fedakârlığı sömürü değil insan olmanın bir gereği sayar.
İslam’ın temel ilkeleri üzerine yapılanan bir Türk anlayışı olan Anadolu Türk men kültürü, söylenceleri ile Türk dilini, Türk kültürünü ve dolaysıyla Türk milletini canlı tutmuştur.
Bu açıdan bakıldığında Anadolu Türkmen kültürü gerçek Atatürkçülükle de tamamen örtüşmektedir.
Diğer anlamıyla, ‘’Anadolu beşiğim, Mustafa Kemal ATATÜRK ışığm’’denebilir.
*
Şimdi bize düşen ise, tüm dünya insanlarının gönüllerine seslenebilen, gönüller arası köprü kuran bir gönül eri olmaktır.
İnsanları, insan olmaktan alıkoyan en büyük neden sevgisizliktir. Sevgi gönüllere ferahlık, ruha da huzur, bilincimize de bilgelik verir. Sevgi, canları dirilten, vicdanı olgunlaştıran, kalplere hayat veren, kısacası, insanı olgunlaştıran bir var oluş iksiridir. Bu sevgiyi ancak ve ancak Anadolu kültür anlayışı içinde yakalayabiliriz.
‘’ En bilge insan, eksikliğini, kusurunu bilen kişidir.
Sözünü tutan, bencil tutkuları silen kişidir.
Kötülüklere yüz vermeyen, iyiliklerle güzelleşen;
Dünya yıkılsa, öz değerlerini söyleyen kişidir’’
Gönül sahasını, muhabbetle suladığımız, gerçeklik güneşiyle aydınlattığımız, aşkımızın ateşiyle ısıtıp ve anlamlı bir birlik oluşturduğumuzda insan olur ve ebedi bir iç huzuru yakalamış oluruz.
Hoca Ahmet Yesevi, Hünkar Hacı Bektaş-i Veli, Horasan pirleri, Yunus Emre ve nice Türkmen erleri adeta insanlığın şifrelerini tanımlamış ve duygu DNA’sının şifrelerini belirlemişlerdir. Bu şifreleri çağımızın gözüyle okuyup özünü koruyarak günümüz insanına sunmaktır. İşte o zaman, Anadolu irfan geleneğini yaşatan ve Resullah’a Şahmerdan’a Türk ataya layık birer insan olabiliriz.
‘’’ Sevgidir saygıdır, varlığımızın mayası,
Ekelim gönüllere yeşertelim dünyayı,
Kin, nefret, husumet insanlığın yüz karası,
Sevgi yeşertmek için gel kardeşim.’’
Diye çağrıda bulunmayı bir görev sayalım.
*
Türkmen kültürüne has ifadeyle;
Kıymetli canlar sizleri aşkı muhabbetle selamlıyorum.
A.Kemal GÜL
( Mart—2023 )
.