Dr. ZÜLFİKAR ÖZKAN
Çoğu zaman ağaçlara bakarken ormanı gözden kaçırıyoruz. Kavram ve teorilere kapılıp zihinciliği esas alıyoruz. Her sorunu akılla çözebileceğimizi sanıyoruz. Oysa akıl karmaşık bir sorunun özünü ayırt etme becerisine sahip değildir.
Akıl genellikle bağlamı dikkate almaz. Akıl gerçeğe ulaşmak için kendi kendine yol göstermez. Çok sayıda veri ve belge üretir ama veri ve sonuçlar arasındaki çelişkileri görme becerisinden yoksundur. Akıl daha yüksek bilinç seviyelerine ulaşmanın önündeki en büyük engeldir. Dünya nüfusunun yalnızca % 4 ü akıl engelini aşarak yüksek bilince ulaşabilmektedir ( Hawkins, s. 104-105).
David R. Hawkins’in “Güce Karşı Kuvvet” kitabında izah edildiği gibi, İnsan bilincinin düzeylerinde aklın enerji düzeyi 400 dür. Sevginin 500, sevincin 540, huzurun 600, aydınlanmanın 600 ila 700 dür.
Utancın enerji seviyesi 20, suçluluğun 30, korkunun 100, arzunun 125, hiddetin 150, gururun 175, cesaretin 200 dür. Olumsuz duyguların enerji seviyesi düşük olduğu için bu duygular içindeki insanların başları ve bedenleri yere doğru eğik olur.
Bireysel ve toplumsal hayat için 200 ün altındaki tüm enerji düzeyleri yıkıcı, 200 üzerindekiler ise yapıcıdır. Belirleyici düzey 200 dür.
Aklın enerji düzeyi 400 olduğu için bireysel ve toplumsal hayat için akıl yapıcıdır. Ancak sevginin, sevincin, huzurun enerji düzeyi akıldan yüksektir. Dolaysıyla sevgi, sevinç ve huzurum etkileme gücü akıldan fazladır. Bu çok önemlidir. Bu konuyu açmaya çalışalım.
Zeka ve akılcılık daha düşük enerji düzeylerinin duygusallığı aşıldığı zaman ön plana çıkar Akıl büyük miktarda karmaşık veriyi işlemeye, hızlı ve doğru kararlar vermeye, ilişkilerin, derecelendirmenin ve ince ayrıntıların karışık yapılarını anlamaya yarar. Akıl düzeyinde temel araçlar anlayış ve bilgidir. Nobel ödülü kazananların, büyük devlet adamlarının ve yargıtay yargıçlarının enerji düzeyleri 400’dür. Einstein, Freud ve pek çok düşünür bu düzeyde ölçümlenir (Hawkins, s. 104). Ancak çok akıllı olan bu kişilerin mutlu olduklarını söyleyemeyiz.
Satrançtan sürekli zevk almanın tek yolu oyunu çok ciddiye alıp kazanma hırsına kapılmaktan sakınmaktır. Her sorunu akılla çözmeye çalışan kişiler problem çözmeyi severler. Fakat o problemi çözmeyi öylesine ciddiye alırlar ki burada ve şimdinin canlılığını ve neşesini öldürürler. Dünya hayatının bir oyunda ibaret olduğunu fark etmezler.
Yalnızca duygusal olarak sakin bir beyin net ve akıllıca görebilir. Ancak sakin bir kafa sağlıklı iletişim kurabilir ve bilgelik üretebilir. Sevgi ve huzur yalnızca amacımız değil, aynı zamanda amacımıza ulaşmak için kullandığımız yöntem olmalıdır.
Akıl bazen bizim yüksek bilince doğru ilerlememizi engelliyor. Aklımız bize karşı değil bizim için çalışmalı ve bilincimizi yükseltmelidir. Aklımız veya akılcı düşüncemiz bizim haklı, karşımızdakinin haksız olduğunu ispat etmekte uzmandır. Fakat bilinçli, seven, mutlu, doyumlu bir insan olmak için haklı olmak yetmez. Kişi haklı olabilir ama mutlu olmayabilir. Çoğu insan doğru ve haklıdır ama mutluluk üretmek için çalışmaz. Sevilmek haklı olmaktan çok daha doyum vericidir. Çünkü sevginin enerji seviyesi yüksektir ve sevgiyle birlikte bilinç yükselir (Keyes, s. 137).
Bir kimse sık sık kendinin haklı başkalarının haksız olduğu tartışmasının içine giriyorsa akılcı düşüncenin tuzağına düşmüş demektir. Bu kimseler bilinçsiz olarak bağımlılığa yakalanmışlardır.
Her zaman kendimize şu soruyu sormalıyız: Acaba karşımızdaki kişiyle gireceğimiz tartışma bizi ve onu daha yakın bir sevgi ve birlik ilişkisine mi sokacak yoksa ayıracak mı? Bu çalışmalarla egomuzun ve aklımızın tuzağına düşmeden, sevgi ve huzur içinde sürekli bilincimizi yükseltebiliriz.
Kaynaklar
• KEYES, Ken, Yüksek Bilinç Kılavuzu, Çev. Birol Çetinkaya, Akaşa Yayınları, İstanbul,1991.
• Özkan Zülfikar, Beynin Mutluluğa Ayarlanması, Pozitif Yayınları, İstanbul, 20 21.
• Hawkins, David R. Güce Karşı Kuvvet, çev. Aybike Haydaroğlu, Butik Yayıncılık, İstanbul, 2019.