Prof.Dr.Mustafa E. ERKAL,
Ortadoğu’da önemli değişmeler oluyor. Bunlar bizi de çok yakından
ilgilendiriyor. Suriye seçime zorlanıyor. Maksat çok etnikli ve çok kültürlü bir
yapıyı tescil ettirebilmektir. PKK’cı, PYD’ci ve DEM’ci bunun için seçimi
destekliyor. Demokratikleşme örtüsü altında rejimi istenen yöne çekme ve
sonunda da Ortadoğu’nun yabancı olmadığı bağımlı bağımsızlık örtüsü altında
ABD ve Rus pazarlığı sonunda devletçiklere geçiş tamamlanacaktır.
Bugüne kadar demokrasi kavramı az istismar edilmemiştir. Üniter ve milli
bir devletin etnik parsellere ayrılıp siyasi patronların kontrolü altında
göstermelik bir bağımsızlığa kavuşması yıllardır birçok ülke için planlanmıştır.
Türkiye’de de düzensiz göç ve sözde geçici sığınmacıları sonunda vatandaşlığa
kavuşturma süreci devam etmektedir. Aslında göç projesi milli devletleri
yıkmak için ABD tarafından hazırlanan bir tertiptir. Bu çirkin tezgaha karşı
çıkarsanız anti demokratik olursunuz. Gerekirse iktidarlar açık ve kapalı
darbelerle devrilebilir. Etnik parselleme siyasi patronların nezaretinde
gerçekleştirilir. Her bir devletçik emperyalist ve soykırımcı patronların projeleri
dışına çıkamaz. Çıkanlar eski rejime özenme suçu işlerler. Bunlar yeni gerici,
çağın gerisinde kalmış olurlar. Gerçekleri ve işgal olayını ortaya koyan aydınlar,
bu çözülme sürecine karşı çıkanlar, aşırı milliyetçi ve hatta ırkçı ilan edilirler.
Çünkü siyasi patronun ve işbirlikçilerin oyunlarını bozmaktadırlar. Bazı
ülkelerde toplumu aydınlatmaya çalışan milli ve yerli aydınlar; bu haysiyetsiz
sürece tahammül edemeyen bazıları, gece yatarlar ama sabahı göremezler. İşin
erbabı kişilerce huzura kavuşturulurlar! Yeni düzen, yasa ve anayasasıyla
ufalanmış milli yapı emperyalist güçlere ikram edilir. Önemli kurumlar ve
bütünüyle ülke artık emperyalist patronun eline geçmiştir. Zamanla siyasi
cinayetler ve anlaşılmaz sözde intiharlar artar. Ülkelerin güçlü sanılan liderleri
de değiştirilir.
Suriye bu sürece doğru yol alıyor. Irak’ı bölenler artık orada hizmetlerine
devam ediyorlar. Ortadoğu’da sırası gelen milli devlet sırasını bekler gibidir. Bu
yenileme! ve demokratikleşme hizmeti kabul ettirilir. Bir de “Yeni” sıfatının
kullanılma hastalığı yaygınlaştırılarak toplum yanlış yönlendirilir. Ülkeler
bölünerek milli devlet olmaktan uzaklaştırılır. Siyasi çoğulculuk gerçekleştirilir.
AB ülkeleri bizden hep geçici kabul ettiklerimizi ülke ile
bütünleştirmemizi (entegrasyon) istemişlerdir. Batı’da olduğu gibi sembolik
sayıda değil de; en çok sığınmacının neden Türkiye’de olduğu düşünülmelidir.
Türkiye ekonomik bakımdan Batı’da olduğu gibi yeterince gelişmiş bir ülke
midir? Maddi değil; ama manevi bakımdan, insani değerler açısından, bazı
yanlışlara rağmen çok şükür Batı’dan iyiyiz. Yabancıya muamelemiz farklıdır.
Hele Ege’yi insan mezarlığına çeviren Yunanistan’dan çok farklıyız. Bazıları
şunu anlamalıdır ki; Türkiye’de geleneksel bir yabancı düşmanlığı yoktur. Tam
tersine bir ortam vardır. Ama her ülkede olduğu gibi yasalara uyulmasını biz de
bekleriz. Toprağına sahip çıkmayı da özleriz. Milyonlarca insanı yedirip içirmek
ve bakmak bizi çok aşar. Yabancıları da imtiyazlı kılamayız. Günümüzde
Türkiye’nin 2024 ve öncesi itibariyle bir işgal ve garip bir istila olayı ile karşı
karşıya olmadığımızı kim ileri sürebilir? Nüfus yapımızı tanınmaz hale getirmek
ve yabancılarla değişik sorunlarla karşılaşmama isteği bir suç mudur? Son
dönemde İngiltere’nin bize ikramı olarak yutturulmaya çalışılan Ruanda
göçmenleri de ortaya çıkmıştır. Türkiye göçmen açık pazarı değildir. Avrupa
bizden gidip ülkelerine sığınacakların imzaladığımız geri kabul anlaşması ile
geri gönderilmelerinin kabulü yanlış olmuştur.
Türkiye’nin seçim dönemlerinden kalan basit tartışmalarla geçirecek
zamanı yoktur. Önümüzü görerek Türkiye’nin ileride nasıl hedef alınacağını
hesap ederek ciddi milli ittifaklara ve dayanışmaya ihtiyacı vardır. Şahsi
kaprislerimizi, hesaplarımızı, yeni parti kurma merakını bir tarafa bırakarak TC
vatandaşlığının değerini bilelim ve ihanetlere karşı ortak cephe kuralım. Herkes
doğru dürüst durum değerlendirmesi yapabilmeli; Alparslan’lara, Fatih’lere ve
Mustafa Kemal Atatürk’e, Milli Mücadeleyi yapıp TC’yi kuranlara, vatan,
bayrak ve ezan için şehit düşenlere, gazilerimize, bize bu Türk yurdunu bırakan
ecda da layık olalım.
2000’li YILLARIN İŞGAL MODELİ VE
DEMOKRATİK ÖRTÜLÜ İSTİLA HAREKETİ
Prof.Dr.Mustafa E. ERKAL
Ortadoğu’da önemli değişmeler oluyor. Bunlar bizi de çok yakından
ilgilendiriyor. Suriye seçime zorlanıyor. Maksat çok etnikli ve çok kültürlü bir
yapıyı tescil ettirebilmektir. PKK’cı, PYD’ci ve DEM’ci bunun için seçimi
destekliyor. Demokratikleşme örtüsü altında rejimi istenen yöne çekme ve
sonunda da Ortadoğu’nun yabancı olmadığı bağımlı bağımsızlık örtüsü altında
ABD ve Rus pazarlığı sonunda devletçiklere geçiş tamamlanacaktır.
Bugüne kadar demokrasi kavramı az istismar edilmemiştir. Üniter ve milli
bir devletin etnik parsellere ayrılıp siyasi patronların kontrolü altında
göstermelik bir bağımsızlığa kavuşması yıllardır birçok ülke için planlanmıştır.
Türkiye’de de düzensiz göç ve sözde geçici sığınmacıları sonunda vatandaşlığa
kavuşturma süreci devam etmektedir. Aslında göç projesi milli devletleri
yıkmak için ABD tarafından hazırlanan bir tertiptir. Bu çirkin tezgaha karşı
çıkarsanız anti demokratik olursunuz. Gerekirse iktidarlar açık ve kapalı
darbelerle devrilebilir. Etnik parselleme siyasi patronların nezaretinde
gerçekleştirilir. Her bir devletçik emperyalist ve soykırımcı patronların projeleri
dışına çıkamaz. Çıkanlar eski rejime özenme suçu işlerler. Bunlar yeni gerici,
çağın gerisinde kalmış olurlar. Gerçekleri ve işgal olayını ortaya koyan aydınlar,
bu çözülme sürecine karşı çıkanlar, aşırı milliyetçi ve hatta ırkçı ilan edilirler.
Çünkü siyasi patronun ve işbirlikçilerin oyunlarını bozmaktadırlar. Bazı
ülkelerde toplumu aydınlatmaya çalışan milli ve yerli aydınlar; bu haysiyetsiz
sürece tahammül edemeyen bazıları, gece yatarlar ama sabahı göremezler. İşin
erbabı kişilerce huzura kavuşturulurlar! Yeni düzen, yasa ve anayasasıyla
ufalanmış milli yapı emperyalist güçlere ikram edilir. Önemli kurumlar ve
bütünüyle ülke artık emperyalist patronun eline geçmiştir. Zamanla siyasi
cinayetler ve anlaşılmaz sözde intiharlar artar. Ülkelerin güçlü sanılan liderleri
de değiştirilir.
Suriye bu sürece doğru yol alıyor. Irak’ı bölenler artık orada hizmetlerine
devam ediyorlar. Ortadoğu’da sırası gelen milli devlet sırasını bekler gibidir. Bu
yenileme! ve demokratikleşme hizmeti kabul ettirilir. Bir de “Yeni” sıfatının
kullanılma hastalığı yaygınlaştırılarak toplum yanlış yönlendirilir. Ülkeler
bölünerek milli devlet olmaktan uzaklaştırılır. Siyasi çoğulculuk gerçekleştirilir.
AB ülkeleri bizden hep geçici kabul ettiklerimizi ülke ile
bütünleştirmemizi (entegrasyon) istemişlerdir. Batı’da olduğu gibi sembolik
sayıda değil de; en çok sığınmacının neden Türkiye’de olduğu düşünülmelidir.
Türkiye ekonomik bakımdan Batı’da olduğu gibi yeterince gelişmiş bir ülke
midir? Maddi değil; ama manevi bakımdan, insani değerler açısından, bazı
yanlışlara rağmen çok şükür Batı’dan iyiyiz. Yabancıya muamelemiz farklıdır.
Hele Ege’yi insan mezarlığına çeviren Yunanistan’dan çok farklıyız. Bazıları
şunu anlamalıdır ki; Türkiye’de geleneksel bir yabancı düşmanlığı yoktur. Tam
tersine bir ortam vardır. Ama her ülkede olduğu gibi yasalara uyulmasını biz de
bekleriz. Toprağına sahip çıkmayı da özleriz. Milyonlarca insanı yedirip içirmek
ve bakmak bizi çok aşar. Yabancıları da imtiyazlı kılamayız. Günümüzde
Türkiye’nin 2024 ve öncesi itibariyle bir işgal ve garip bir istila olayı ile karşı
karşıya olmadığımızı kim ileri sürebilir? Nüfus yapımızı tanınmaz hale getirmek
ve yabancılarla değişik sorunlarla karşılaşmama isteği bir suç mudur? Son
dönemde İngiltere’nin bize ikramı olarak yutturulmaya çalışılan Ruanda
göçmenleri de ortaya çıkmıştır. Türkiye göçmen açık pazarı değildir. Avrupa
bizden gidip ülkelerine sığınacakların imzaladığımız geri kabul anlaşması ile
geri gönderilmelerinin kabulü yanlış olmuştur.
Türkiye’nin seçim dönemlerinden kalan basit tartışmalarla geçirecek
zamanı yoktur. Önümüzü görerek Türkiye’nin ileride nasıl hedef alınacağını
hesap ederek ciddi milli ittifaklara ve dayanışmaya ihtiyacı vardır. Şahsi
kaprislerimizi, hesaplarımızı, yeni parti kurma merakını bir tarafa bırakarak TC
vatandaşlığının değerini bilelim ve ihanetlere karşı ortak cephe kuralım. Herkes
doğru dürüst durum değerlendirmesi yapabilmeli; Alparslan’lara, Fatih’lere ve
Mustafa Kemal Atatürk’e, Milli Mücadeleyi yapıp TC’yi kuranlara, vatan,
bayrak ve ezan için şehit düşenlere, gazilerimize, bize bu Türk yurdunu bırakan
ecda da layık olalım.
Prof.Dr.Mustafa E. ERKAL
Ortadoğu’da önemli değişmeler oluyor. Bunlar bizi de çok yakından
ilgilendiriyor. Suriye seçime zorlanıyor. Maksat çok etnikli ve çok kültürlü bir
yapıyı tescil ettirebilmektir. PKK’cı, PYD’ci ve DEM’ci bunun için seçimi
destekliyor. Demokratikleşme örtüsü altında rejimi istenen yöne çekme ve
sonunda da Ortadoğu’nun yabancı olmadığı bağımlı bağımsızlık örtüsü altında
ABD ve Rus pazarlığı sonunda devletçiklere geçiş tamamlanacaktır.
Bugüne kadar demokrasi kavramı az istismar edilmemiştir. Üniter ve milli
bir devletin etnik parsellere ayrılıp siyasi patronların kontrolü altında
göstermelik bir bağımsızlığa kavuşması yıllardır birçok ülke için planlanmıştır.
Türkiye’de de düzensiz göç ve sözde geçici sığınmacıları sonunda vatandaşlığa
kavuşturma süreci devam etmektedir. Aslında göç projesi milli devletleri
yıkmak için ABD tarafından hazırlanan bir tertiptir. Bu çirkin tezgaha karşı
çıkarsanız anti demokratik olursunuz. Gerekirse iktidarlar açık ve kapalı
darbelerle devrilebilir. Etnik parselleme siyasi patronların nezaretinde
gerçekleştirilir. Her bir devletçik emperyalist ve soykırımcı patronların projeleri
dışına çıkamaz. Çıkanlar eski rejime özenme suçu işlerler. Bunlar yeni gerici,
çağın gerisinde kalmış olurlar. Gerçekleri ve işgal olayını ortaya koyan aydınlar,
bu çözülme sürecine karşı çıkanlar, aşırı milliyetçi ve hatta ırkçı ilan edilirler.
Çünkü siyasi patronun ve işbirlikçilerin oyunlarını bozmaktadırlar. Bazı
ülkelerde toplumu aydınlatmaya çalışan milli ve yerli aydınlar; bu haysiyetsiz
sürece tahammül edemeyen bazıları, gece yatarlar ama sabahı göremezler. İşin
erbabı kişilerce huzura kavuşturulurlar! Yeni düzen, yasa ve anayasasıyla
ufalanmış milli yapı emperyalist güçlere ikram edilir. Önemli kurumlar ve
bütünüyle ülke artık emperyalist patronun eline geçmiştir. Zamanla siyasi
cinayetler ve anlaşılmaz sözde intiharlar artar. Ülkelerin güçlü sanılan liderleri
de değiştirilir.
Suriye bu sürece doğru yol alıyor. Irak’ı bölenler artık orada hizmetlerine
devam ediyorlar. Ortadoğu’da sırası gelen milli devlet sırasını bekler gibidir. Bu
yenileme! ve demokratikleşme hizmeti kabul ettirilir. Bir de “Yeni” sıfatının
kullanılma hastalığı yaygınlaştırılarak toplum yanlış yönlendirilir. Ülkeler
bölünerek milli devlet olmaktan uzaklaştırılır. Siyasi çoğulculuk gerçekleştirilir.
AB ülkeleri bizden hep geçici kabul ettiklerimizi ülke ile
bütünleştirmemizi (entegrasyon) istemişlerdir. Batı’da olduğu gibi sembolik
sayıda değil de; en çok sığınmacının neden Türkiye’de olduğu düşünülmelidir.
Türkiye ekonomik bakımdan Batı’da olduğu gibi yeterince gelişmiş bir ülke
midir? Maddi değil; ama manevi bakımdan, insani değerler açısından, bazı
yanlışlara rağmen çok şükür Batı’dan iyiyiz. Yabancıya muamelemiz farklıdır.
Hele Ege’yi insan mezarlığına çeviren Yunanistan’dan çok farklıyız. Bazıları
şunu anlamalıdır ki; Türkiye’de geleneksel bir yabancı düşmanlığı yoktur. Tam
tersine bir ortam vardır. Ama her ülkede olduğu gibi yasalara uyulmasını biz de
bekleriz. Toprağına sahip çıkmayı da özleriz. Milyonlarca insanı yedirip içirmek
ve bakmak bizi çok aşar. Yabancıları da imtiyazlı kılamayız. Günümüzde
Türkiye’nin 2024 ve öncesi itibariyle bir işgal ve garip bir istila olayı ile karşı
karşıya olmadığımızı kim ileri sürebilir? Nüfus yapımızı tanınmaz hale getirmek
ve yabancılarla değişik sorunlarla karşılaşmama isteği bir suç mudur? Son
dönemde İngiltere’nin bize ikramı olarak yutturulmaya çalışılan Ruanda
göçmenleri de ortaya çıkmıştır. Türkiye göçmen açık pazarı değildir. Avrupa
bizden gidip ülkelerine sığınacakların imzaladığımız geri kabul anlaşması ile
geri gönderilmelerinin kabulü yanlış olmuştur.
Türkiye’nin seçim dönemlerinden kalan basit tartışmalarla geçirecek
zamanı yoktur. Önümüzü görerek Türkiye’nin ileride nasıl hedef alınacağını
hesap ederek ciddi milli ittifaklara ve dayanışmaya ihtiyacı vardır. Şahsi
kaprislerimizi, hesaplarımızı, yeni parti kurma merakını bir tarafa bırakarak TC
vatandaşlığının değerini bilelim ve ihanetlere karşı ortak cephe kuralım. Herkes
doğru dürüst durum değerlendirmesi yapabilmeli; Alparslan’lara, Fatih’lere ve
Mustafa Kemal Atatürk’e, Milli Mücadeleyi yapıp TC’yi kuranlara, vatan,
bayrak ve ezan için şehit düşenlere, gazilerimize, bize bu Türk yurdunu bırakan
ecda da layık olalım.